akıl ve kalp

entry7 galeri
    7.
  1. Kalp kelimesinin kökü dönüştürmek, çevirmek, devindirmek anlamlarına gelir. Kendi anlamı ise dönüştürücü, devindiricidir. Vücudumuzda yaşamın merkezi kalptir; Eylemin merkezi.
    Aynı zamanda Kuran'da geçen kalp düşünce organıdır Bunun nedeni Aristoteles'çi tıptır. O dönemde geçerli olan görüş Aristoteles'in görüşüydü, akleden organ kalp olarak biliniyordu.
    Dolayısıyla Kuran'da veya geleneğimizde hiçbir yerde akıl yerine kalbin tercih edildiği görülmemiştir. Bu modern bir görüştür. Kendine kanıt aramama özgürlüğü isteyen insanlar akla karşı kalp diye bir alternatif üreterek rahatlarlar, Tam tersine Kuran ve islami geleneğe göre bilginin kaynağı tek olmalıdır.

    Kalbin günümüzdeki karşılığı belli belirsiz hislerin olduğu yerdir. insanlar sürekli kalpleri konusunda şüpheye düşerler. "acaba dinden çıkar mıyım?" korkusu bu saçma düşüncenin tezahürüdür. imanından şüphe eden imanını çoktan yitirmiştir. Kuran'da veya gelenekte imandan kesinlikle şüphe edilmez ve iman tartışma konusu yapılmaz. Dolayısıyla eğer kalbe gerçek bir tanım bulacaksak kalbin insanın kontrolü dışında belli belirsiz bir şey olduğunu söylememek gerekir Aksi halde kalp yoluyla emin/güvenilir bir bilgiye ulaşmak imkansızdır.

    islami geleneğe göre akıl iki çeşide ayrılır. Birincisi nazari akıl, ikincisi ameli akıldır. Nazari akıl her zaman tartışma konusu olan, teorilerin üretilip yok edildiği akıldır. Başta fizik olmak üzere bütün pozitif bilimler buraya girer. Bu akıl nesneleri zihninde peşpeşe işleme sokar ve bunun sonucunda gerçeğe dair yorumda bulunur. Dolayısıyla yanılması mümkündür.
    Ameli akıl ise adı üstünde amelden gelir, yani eylemden. Batı dünyasındaki karşılığı pratik akıldır. Pratik praxisten gelir, yine eylem demektir. Bu aklın nazari akıldan farkı bilgilerini dolaysız alması ve tartışılamaz olmasıdır Çünkü bir bilginin tartışılabilmesi için dolayıma girmesi gerekir, dolaysız bilgi şüphe konusu olamaz. Bu aklın bilgilerinin dolaysız olmasının sebebi eylemle ilişkili olmasıdır. "Eyliyorum" diyen birisi zorunlu olarak bu aklın hakikatlerini kavrar. Bu belli belirsiz bir his değil; zorunlu, açık, dolaysız bilgidir. Bu akılda Tanrı, evren gibi nazari/teorik aklı aşan ama onunla da çelişmeyen bilgiler bulunur.

    Kısaca söylemek gerekirse nazari akıl aklın nesneler üzerine düşünmesi, pratik akıl aklın kendisi üzerine düşünmesidir.
    Kalp hiçbir zaman akla alternatif olarak sunulamayacağı gibi az önce bahsettiğimiz ameli akılla özdeşleştirilebilir, çünkü eylemin merkezidir. Günümüzde aklın her zaman yanılabildiğine, kesin hakikatlere ulaşamayacağına inanan insanlar "madem aklımla ulaşamıyorum, o halde kalbimle kavradım derim" diyerek kurtulacaklarını sanıyorlar. Böylece söyledikleri şeylerin kanıtlanması gerekmediğini düşündürüyorlar. Eğer öyle ise bile en azından kanıtlanması gerekmediğini kanıtlayabilmeliler. Kanıtı olmayan şeyi kanıtı olmayan başka şeye bağlayarak kanıtlayamazsınız.
    3 ...