Alaz yürümeyi seven genç bir kadındı. Çoğu zaman yürürken yolunu kaybettiği bile oluyordu. Kulaklığında çalan müzik ve yollar onu alıp götürüyordu, bir trans hali gibi. O günde bu yürüyüşlerden birindeydi. Önceki gecenin tatsızlığı son zamanlardaki huzursuzluğu onu yollara itmişti. içinde bulunduğu yaşamdan böyle uzaklaşabiliyordu. Yettiği kadar diyordu çoğu zaman da. O gün bunların etkisiyle yine yolunu kaybetmişti. Nereye geldiğini bilmiyordu.
Düşünceler sadece zihnini yormuyor gözlerinin önüne perde indirip buraya kadar yürütmüştü. Yaşadığı yerden çok uzak olduğuna emindi. Çünkü etrafta pek az vardı. ilginç gelmişti çünkü bir sahil kasabasında yaşıyordu ve genelde evler bu kadar tekdüze olmazdı. Saat geç olmaya yaklaşıyordu geri dönmeye çalışması gerekiyordu fakat içinden bir ses bu sefer kendini değil beni dinle diyordu. Emin değildi hem biraz da ürküyordu. Ama bir yandan da o sese hak veriyordu. Hep kendini dinlemişti ve ne olmuştu ki. Aha işte burada bulmuştu kendini. Biraz soluklandiktan sonra daha ileriye doğru yürümeye karar verdi.
Yürüdükçe evler azalıp bitti. Sadece o da değil yol da yerini patikaya bırakmıştı. O patika da bir tepeye doğru çıkıyordu. Yorulmuştu ama patikada tekerlek izleri görünce merak uyanmıştı içinde. Kim oraya bisikletlerle çıkmak isterdi ki böyle tenha bir yerde? Ama içindeki ses onu oraya yönlendirmişti. Ne bulacağını bilmiyordu, korkuyordu da. Ama bir deli cesaretiydi bu. Uzun zamandır varlığından uzak olduğu. Bulunduğu alandan onu kaçıran. Tepeye çıktığında ağaçlık, otluk bir alan onun arkasında da tepenin aşağıya bakan kısmını görüyordu. Fakat gördüğü sadece bu değildi...
Uzaktan tam seçemiyordu gördüğü kişileri, biraz daha yakına yürüdü otların arasına eğildi. Ve şimdi net olarak görebiliyordu. Kendinden birkaç yaş küçük bir çift ve o çifte eşlik eden erkeği. Eşlik eden erkeği gördüğünde şok olmuştu. Bağırmak istemişti ama sesi kesilmiş gibiydi. Beyni durmuş zihni allak bullak olmuştu. Bu gerçek miydi , ne yapmalıydı, o an kendini kaybetti bir nevi. Sessizce soluklandi, gözlerini kapadı sakinleşmek için ama sesleri unutmuştu kulağında yankılanıyordu. içinde değişik duygular uyanıyor kendini içindeki kadının uçsuz karanlığında kaybediyordu.
Gözlerini tekrar açtığında, yavaşça tekrar oraya döndü, çiftin genç kadını iki erkeğin arasında kendini zevkten kaybedip öyle küfürler ediyordu ki alaz dudaklarını ısırıyordu. Sanki kadının sözleri ve çığlıkları erkeklerin o yuklenislerinin sesleri tenini okşuyordu alaz'ın. Belki sapıkçaydi yapacağı şey ama o an kendini okşamaya başladı. genç çifti ve o erkeği izlerken bir röntgenci gibi onları izleyip kendini tatmin ediyordu. Öyle bir arzu ele geçirmişti ki alaz'ı parmaklarının çıkardığı sesler neredeyse kadının çığlıklarıni bastıracaktı. Öylesine delice kadınlığından içeriye süzülüyordu. O kadının yerinde olmak istiyordu ama cesaret edemiyordu. Sadece onları izlemekle yetiniyordu. Bu bile cesaretti aslında onun için. ilk defa böyle bir şey yapıyordu. Erkekler o kadının içini doldururken alaz da kasılıyordu. En sonunda o üçlü zirveye ulaşmaya yakınken, alaz yanlışlıkla bir dala bastı. Şiddetli bir ses çıktı. O an kalbi yerinden çıkacak gibi oldu. Gördüler mi duydular mi bilmiyordu ama kendi doyuma ulaşmadan oradan hızlıca uzaklaştı. Tepeden aşağıya inerken kendine kızgındı, çünkü yarım kalmıştı. Sinirli, agresif bir hale bürünmüştü. En çok da kendine...
Eve kadar yürürken aklı gördüklerindeydi. Eve gelene kadar hem kızgın hem de bacak arası sırılsıklamdı. Odasında üstünü çıkarırken, sakinleşmis bir halde düşünüyordu. Bir yandan utanmıştı. Bir yandan ise içindeki huzursuzluk hissi uzaklaşmıştı. Bunu mu yapmam gerekiyordu diye düşündü. Bu yetiyor muydu gerçekten... Bunları düşünüp üstünü çıkarırken pencrenin açık ve perdelerin de açık olduğunu hatırladı. Kapamaya yönelirken, karşı daireden bir çift gözün onu izlediğini fark etti. Ve ona kendini özenle sundu o bir çift göz Alazın tüm bedenini süzdü. Alaz dışarıya gostermese de içinden deli gibi bir heyecan yaşıyordu. Bacak arası dokunmadan kasilmisti bu soyunma esnasında...
Ve sonra birden utanıp perdeyi kapattı. Dudağını ısırdı. Ben neler yaptım dedi kendi kendine, sonra da gülümsedi. Bu gülümseme bir değişimin habercisiydi. En önemlisi de bulunduğu yerin zorunluluğunun verdiği huzursuzluk hissinin artık anlamını yitirdiğiydi ve özgürlük taşları şimdi döşenmeye başlıyordu. Çünkü üstünü giyinmeden bileğine doladığı fularını eşi eve geldiği an boynuna dolayıp kendine çektiğinde bugün ne yaptığını biliyorum diye kulağına dominant ve şehvetli bir tonda fısıldadı...