adli tıp

entry32 galeri
    30.
  1. Hiç şüphesiz ki 20. yüzyılın sonlarındaki en büyük keşiflerinden biri olan DNA fenotipleme, adli bilim alanında devrim niteliğinde etkiye neden olmuştur. Olay yerinden toplanan biyolojik örneklerden elde edilen DNA profilleri; suçluları mahkûm etmeye, yanlış suçlananları veya mahkûm edilenleri temize çıkarmaya, suç, afet ve savaş kurbanlarının kimlik tespitini yapmaya yardımcı olmuştur.

    Adli DNA analizi, 1985 yılında ilk adli örneklerin değerlendirilmesinden bu yana büyük ölçüde gelişme göstermiştir. DNA fenotipleme çalışmaları en klasik yöntem olan RFLP ile başlamış olup bugün en gelişmiş teknik olan kapiller elektroforez yöntemine kadar gelişmiştir. Genetik kimliklendirme yapan her kriminal laboratuvarda rutin olarak kullanılmaktadır. Moleküler biyolojik ve teknolojik gelişmelerle birlikte, adli alanda halen araştırma geliştirme aşamasında olan Yeni Nesil Dizileme teknolojisi akademik çalışmalarda kendine yer bulmuştur.

    Adli kimliklendirme çalışmaları ile teknoloji geliştikçe adli bilimciler geleneksel DNA analizleri ile çözülemeyeceği düşünülen pek çok sorulara yanıt bulmaya başlamışlardır. Örneğin, epigenetik ve DNA metilasyon markırları ile yaş tahmini, doku tipini belirleyebilme ve monozigotik ikizlerin ayırt edilebilmesi üzerine çalışmalar bulunmaktadır. Bunlara ilaveten SNP’lerle (Tek Nükleotid Polimorfizmi) yapılan çalışmalarda göz, saç ve ten rengi gibi fiziksel özellikler hakkında çıkarımlarda bulunmak da mümkün olmaktadır.

    Olay yerinden elde edilen biyolojik numunelerden, kimliği tespit edilemeyen ölmüş veya öldürülmüş tanınmayacak haldeki cesetlerin fiziksel özellikleri; ifade edilen teknolojiler kullanılarak Adli DNA Fenotipleme yöntemi ile tahmin edilebilmektedir. Yüz tanıma (Yeniden Yüzlendirme) sistemleri de kimliklendirmeye destek olabilecek dijital görüntüleme teknolojilerindendir.
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük