insan hayatına her aşamada burnunu sokan ve bunu keyifle yapan devlet olgusunun, kurallar koyduğu, insanlığın sınırlarını kendine göre, halkın ortak iyiliği adına yaptığı yalanını söylemesi yetmezmiş gibi bir de kural koyulmadığı halde belirli göreceli kavramları aba altından dayatması olayı. devlet kimdir ki bizim için neyin en iyisi olacağını söyleme cüretini kendinde görür?
işte burda karşımıza çıkan bir duvar var ve jean jacques rousseauya göre bunun adı toplum sözleşmesi. bu kavramın kişinin güveni için haklarının bir kısmından, feragat ederek toplumsal huzuru hedef aldığını söyleyebiliriz kısaca anlatmak gerekirse. insanın özünde kötü olduğunu ve kurallarla denetlenmezse bu kötülüğünün zararlı sonuçlar doğurduğuna inanır. oysa ki bize göre insan özünde iyidir. ona kanunlar koymak, sınırlamak eşeğin aklına karpuz kabuğu getirmekten başka şey değildir.
konudan çok fazla koptuğumuzu fark ettim ki tanımı yapıp uzaklaşayım hızla.
bu genelgenin yayın*lanması devlet olgusunun gerekliliği kadar yanlıştır.