Tanım: ulu önder mustafa kemal atatürk'ün bir konuşmasında geçen sözden kırpılan bir başlık.
Konuşmanın tamamı ise şu şekildedir.
"bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz"
Burada asıl vurgulanan prensiplerin hayattan alındığıdır. Hacıdan, hocadan veya din adı altında pazarlananlardan değil.
Neyse bu konuyu bir kanara bırakırsak ,inançlar kutsaldır. Ilahi olanı da olmayanı da. Lâkin biraz felsefik düşünüp bence dinleri irdelememiz gerek, din adı altında sömürürler olmaması adına.
Bence bır sürü ilahi ve ilahi olmayan inançların benzer olması, Akıllarda sorular yaratmakta.
Gerçek mi yoksa kopya hikayeler mi, daha eskisi hikaye ise yenisi gerçek mi gibi sorular oluşturmakta.
Nuh tufanı mı yoksa gılgamış destanı mı, nuh tuhafını bir hikayenin ilahileştirilmesinden mi ibaretti mesela..
Dinin Gerçekliği hikayeler mi, yoksa inanma ihtiyacı mı..
ilâhi mi yoksa ilahi sanılan bir düşünce mi sadece.
Kanıtlamaya çalışılsa kanıtlanamaz ama bu da diğer tarafı haklı kılmaz.
Sadece akıl ve mantık yoluyla bakarsak da aslında gerçek cevabı görürüz bence.
Dinler gerçek veya değil, sadece toplumları kuklalaştıran bir olgudur.