ülkemiz gibi tektonik levhaların birbirlerine temas ettikleri yerlerde var olan tehlike.
ama esas tehlikenin depremin kendisinin değil, insanların ahlaksızlığı olduğunu da belirtmek gerekir.
yağmur yağması, kar yağması, rüzgar esmesi gibi olaylar nasıl gökyüzünün tabiatında meydana gelen normal olaylar ise, deprem de yeryüzünün doğal bir davranışıdır. nasıl ki, yağmur yağdığında sırılsıklam olmamak için bir şemsiye taşırız, veya bir çatının altına gireriz, aynı mantıkla depremin vereceği zarardan da bazı tedbirler alarak korunabiliriz.
ama bu tedbirler, insan ahlakı temeline dayandığı için, ülkemizde bir anlam ifade etmiyor ve etmeyecek.
size en basitinden şöyle örnek vereyim; şu anda istanbul'da orta lüks bir sitede, 8 katlı bir binanın 6. katında, kirada oturuyorum. son kahramanmaraş depreminde sonra oturduğum sitedeki diğer kiracılar, site yönetimine sitemizdeki binaların depreme dayanıklılığının test edilmesi için talepte bulunduk. site yönetimi, binalara sadece mal sahiplerinin test için başvuru yapabileceğini belirtti. belediye mevzuatları öyleymiş. yani kirada oturuyorsanız, ancak ev sahibiniz gidip test için başvuru yapabiliyor. bilin bakalım ne oldu? sitedeki mal sahipleri, test taleplerini reddetti. neden? çünkü olur da bina çürük çıkarsa, adamın evi elinden gidecek, yıkım kararı çıkarsa kira gelirinden olacak, belki evinden olacak... yani para, her zamanki gibi insan hayatından daha çok önemsendi. bu yüzden biz depreme karşı dayanıklı olup olmadığını bilmediğimiz devasa beton yığınları içinde büyük istanbul depremi'ni bekliyoruz.
ben elimden gelen tek tedbir olarak, istanbul'dan taşınmaya karar verdim, depreme dayanıklı müstakil bir ev buldum, taşınıyorum. elden başka bir şey gelmiyor bu ahlaksızlığa karşı.
