bizim nasıl bir deprem ülkesi olduğumuzu ve bunu düşünüp organize olup buna karşı yapılması gerekenleri yapmadığımız buna evrilmediğimiz müddetçe bunu ha bire yaşayıp şikayet edeceğimizi ortaya koyan bir durumdur bu. bu ülke çok saçma çok ahmakça biçimde beton bina teknolojisine güvenip onu da tam düzgün yapmayıp yapamayıp yani beceremeyip çünkü o işte çalışan uğraşan iş emeği lakayıt ve o yaptığı işin ciddiyetini anlayıp uygulayacak seviyede ve bu iş ile iş yapanları denetleyip kontrol edenlerin de o seviye olmadığı ap açık ortadayken biz bunu hep yaşayıp çok daha büyük kayıplar vermeye devam edeceğiz. bu ülkede siyaset sırf istismara ranta ve soyguna çalıştığı ve buna organize olduğu için çok verimli alüvyon dolgulu tarım alanları şehirleşmeye açıldı. ve bazı bölgelerde olmaması gereken birikme ve insan kümeleşmesi oluştu. türkiyenin şehirleşmes çok sorunlu batıda doğuda gelişmiş ülkelerde büyükşehir dediğimiz yerler bilime mutlak şekilde riayet edilerek gelişme gösteriyor. biz sonuca resme bakıp bunu altına hucum gibi keyfi serbest kontrolsuz bir şekilde en kolay ne var betonla birim alana çok kişi sığdırabiliriz diye bu berbat teknolojiyle bütün yumurtaları aynı sepete koyup bu berbat şehirleşmeyi gerçekleştiriyoruz. türkiyenin en büyük utancı budur.
bakın ayrıca ne kadar düzgün betonla bina yapsanız da o beton zarar görür ve çok büyük demir ve çimento maliyeti heba olur. yani siz o evden kurtuldunuz ama aşırı bir zarar oluştu. gidin japonya gibi malezya gibi yerlerde yüksek binalar çok ileri teknolojik çelik bina yapım teknikleriyle ve yuksek katlılara herkesi doldurmadan bir yapılaşma ve gelişme gerçekleşiyor. geri kalan her yer geniş alanlara yayılmış hafif az katlı binalar. dünyanın neresine giderseniz böyle. ama biz gidip az nufuslu geniş alanları olan küçük şehirlerde ilçelerde bile apartmanlaşma yaptık. bu insanı değil akıllıca değil. türkiye bir sürü aşırı nufusu olmayan planlanmış az katlı yapılaşmayı kentlerine uygulamadığı müddetçe bunu hep büyük kayıplarla yaşayacak.