"mutluluk nedir diye sorsanız bana kaşıntıdır derim. bir gün az kaldı mutlu oluyordum. bir sancı saplandı belime, kıvrana kıvrana yatağa düştüm. böbrek taşı imiş. sancıdan öleceğim. sabaha karşı idi, doktor geldi, morfin yaptı. derdemez o korkunç sancı kesiliverdi, çok güzel bir dünya başladı birden bire... inanamıyordum... mutlu idim. tam anlamıyla mutlu... mutluluğumu doya doya tatmak istiyordum... ama o ara kulağımın arkası kaşındı azıcık. şöyle sinek ısırmış gibi. bense kolumu kıpırdatmak istemiyordum, mutluluğuma ara vermemek için. ama o kaşıntı bozuyordu mutluluğumu. çaresiz kaldırdım kolumu, kulağımın arkasını kaşıdım, tam olsun mutluluğum diye. kolumu gene yanıma uzattım. biraz sonra... biraz sonra gene o kaşıntı. kaşıdım, biraz sonra gene. gene kaşıdım. bitmedi, bitmedi namussuz kaşıntı, iğneledi durdu ve berbat etti mutluluğumu. o günden beri, ne zaman şöyle mutluluğa benzer bir şey duyacak olsam, bakalım bunun kaşıntısı nereden başlayacak diye beklerim. beklediğim de gelir başıma."
"insanın başına gelenler değildir önemli olan, başına gelenlere karşı ne yaptığıdır. "bana şöyle yaptılar, böyle yaptılar, şöyle haksızlık ettiler, böyle kötülük ettiler."... yaparlar elbet, haksızlık da ederler, kötülük de ederler. insanın işi gücü bu. sen ne yaptın bunlara karşı be adam? bir şey yapmadınsa, "acizim" de, "zavallıyım" de bari... de be! korkma! çoğalsın acizler, zavallılar, çoğalsın."
"kendini öldürecekmiş... hiç anlamıyorum. bu dünya pis pis yaşamak içindir oysa. insanın kendisini öldürmesinde, dünyanın temiz olabileceği inancı saklı. nereden çıkarırlar bu inancı, niçin çıkarırlar? belki de kendilerini öldürmek için."
"bense kendimi öylesine anladım ki, bıktım kendimden. hani sabahları ilk cigaramı içtiğim zaman diz kapaklarımdan başlayan sarhoşluğun ne kadar süreceğini bildiğim gibi, içimde olup biteceklerin tümünü biliyorum. tatsız bir şey bu... her gün aynı deneyi yapan budala bir bilgin gibiyim. ama senin için yeniyim, anlaşılmıyorum kolay kolay. hoş bir şey."
gibi şahane repliklere sahip olan melih cevdet anday oyunu. yakın zamanda timuçin esen ve devin özgür çınar tarafından da gayet başarılı bir şekilde sahnelenmiştir. özellikle timuçin esen'in sahne performansının bu oyunda mutlaka görülmesi gerekir. bir insan sahneyi nasıl doldurur, nasıl seyirciyi dakika sıkmadan koca (evet oyun yaklaşık 2,5 saat ve sadece iki kişilik) oyunu izletir'in en güzel örneğidir. tekstin artısı mutlaka ki çok fazladır ama özellikle timuçin esen'in performansı, hayran olunasıdır.
edit: ayrıca başlığı yanlış yazılmış oyundur. doğrusu; mikadonun çöpleri'dir.