Bütün ufuk çizgilerinin ardından bakıyorum dünyaya.
Ama sınırsızlığın bile bir sınırı var, bu aldanışlar sağnağında. Ölümle dirimin arasında uzanan o daracık patikada günlerce, günlerce bir şeylerin olmasını bekledim.
Suyun tersine akmasını, yolunu şaşırmasını güneşin, dağların uçurumların doldurmasını..
Oysa dünya yeni bir tufana eremeyecek kadar çığırından çıkarılmış o duruk maviliğinde.
Bütün nesneler kendileriyle barışmış.
Ey tanımsız öfke! Ey uluyan, durmaksızın uluyan acı! Ey durukluğun kölesi, devinimlerin padişahı!
Taş kalmasın taş üstünde.
Damla itsin damlayı; kin biriksin.
Var mı ki, bu dünyada kendine yansıyacak bir su?
Yok mu ki, kendine dolanacak ağu?
Varsa da, yoksa da ben giderim şarkılarımla kırık dökük.
Kendimle uzlaştığım an, öldürürüm kendimi.
Dünyanız kalır size, allı güllü dünyanız. Çığlık çığlığa giderim.
Ama bir başıma, ama yankısız..