bir erkeğin asla tanıyamayacağı ve en açık haliyle dahi aslında bir kapalı kutu olan insan türüdür kadın.
dünyanın en büyük oyuncularıdır kadınlar. çoğu zaman hemcinslerini hatta ve hatta kendilerini dahi kandırırlar oynadıkları oyunla.
belki erkekler de oynar. çok entelektüel, ''aşk yoksa seks yapmam'' felsefeli, saygılı, sevgili rolü yaparlar. ama bir kadın bunu anlar. erkek gizleyemez niyetini.
ama kadın böyle değildir. erkekleri aptal yerine koyar her zaman. eğer isterse ''çok zeki, çok bilgili, çok kültürlü'', mükemmel bir eş olduğuna inandırır karşısındakini. hatta öyle ki hayatı boyunca onlarca defa seks yapsa bile ''bakire'' olduğuna bile inandırır. ilişkiye girersin bakarsındır değildir ama o, o kadar iyi oynar ki ''evet bunun ilk erkeği benim'' dersin.
kadınlar aslında erkeklerin tanrısıdır. isterse isyan ettirir isterse itaat. kadınlar isterse ağlar, isterse güler. onların neyi niye yaptığını mümkün değil anlayamazsın.
hani dışarda görürüz ya kadın aşk acısı çekiyordur. inanmayın. o kadın aşk acısı çekmiyordur, ya rolüne kendisini fazla kaptırmıştır kendisi bile aşk acısı çektiğini zannediyordur ya da kaybettiğini düşünüyordur.
bu tür o kadar enteresandır ki bazen kazanmak adına ömrü boyunca fakir, ezilmiş, hırpalanmış, taciz edilmiş, istismar edilmiş rolü bile oynar. yeter ki sahnenin yıldızı onlar olsun.
ama bir kadın ne zaman anne olur işte o zaman rol ya-pa-maz. ömrü boyunca oynadığı tüm rollere inat, anne olunca aslında, aşk olur kadın. tanrılığının doruk noktasında bırakır tanrılığı, çocuğunun kulu olur.