Her sabah uyan, mutfağa git sonra kafanı sağa çevirip çerçeveye bak. Akabinde derin bir iç çekişle bir sigara yak. Bitince hapını içmeyi unutma ve duşa girmeden bir sigara daha yak içtiğin suyun verdiği rahatlıkla.
Gün başlasın, ayakların ağrıyana kadar çalış ve insanları çalıştır. Gün içinde gelen onlarca telefon ve finansal döngülerle uğraş dur. Bugün şu olursa bu olur eğer bu olursa şu olur. Evet evet o toplantı iyi geçti hareket başlayacak.
Önce kendin inanmalısın ki diğer herkes de sana inanabilsin.
O yüzden önce kendini inandır.
Sanırım bugüne kadar 450.000’e yakın sigara içmişimdir. Şimdi böyle dediğimde gözüme çok gözüktü. 450.000 vay be!!
Şimdi bir tane daha yaktım. 450.001 oldu rakam.
Gün içinde sabaha dön. ilk sigaranı yaktığın an aklına gelsin. Gece 3.30’da uyanıp 4 olmadan evden çıkıp gittiğin uzun yollar. Aslında uzun gözükürken kısalan yollar. Vay be nasıl da aşık olmuşum diye bir tebessüm et. Nasılsa birazdan telefonun çalacak ve tebessümün ; ne arıyor bu amk oğlu döngüsüne girecek.
Hayat bana hep bir sarmal gibi gelir. Eğer ki ucunu kaçırırsan her yerine dolanır hayat. O yüzden dikkatli çoğu zamanda da aslında dikkatsizce yaşarım ben. O yüzden bazen dolanır hayat istemsizce ayaklarıma ve düşerim. Ama düşünce de kalkmasını bilirim. Tüm acısına rağmen dizlerimin her düştüğümde kan revan içinde kalkar devam ederim hayata. Gideceği yere kadar. Ne bileyim belki sabahı görmeyiz diye gece mutlu hayaller kurduğum da olur aslında.
450.002..!! Durmuş amcamız vardı çocukken ve hep şöyle derdi ; içtiğim her sigara tabutuma çaktığım bir çivi. Öldüğünde gençtik ama mahalleli olarak katılmıştık cenazesine. Tabutunu görünce istemsizce bir sigara yakmıştım. 154.298.sigara olsa gerek. Neden takıldı isem sigaraya bu kadar ?
Zaman ve kaybedişler, kaybedilenler üst üste geldikçe sinirlerim törpülendi sanki. Artık insanların yazdıklarına ve bazen gözlerine bakarak yalanlarını dinleyebiliyorum. Oysa böyle değildim. Fevri idim. Hemen söylerdim ; o öyle değil böyle. Kandırma beni be..! Oysa şimdi inanıyormuş gibi yapabiliyorum. Belki inanmak da istiyorum. Bazen de hiç inanmak istemiyorum. Dümdüz gerçekleri konuşsun istiyorum insanlar. Neden konuşmuyorlar ki ? Ne menfaatleri var benden ya da değer mi veriyorlar kırılmayayım diye.
Sonra tam böyle düşünürken aklıma bir anı geliyor. Ona özel bana özel. Ve işte tam o an çıkıp gidesim geliyor. Tüm sorumluluklarımdan, uyanmak olduğum sabahlardan, yapmam gereken işlerden uzak bir yerlere gitme hissi. Ama gidemiyor da insan. Çünkü nereye gitse kendisini de götürüyor yanında. Sadece bazı anlar alkolün yüksek dozajında sıyrılıyor insan hayattan. Bambaşka düşünüyor, tüm korkularından arınmış herkesle her şeyi apaçık konuşabilecek gibi hissediyor. Ama ben artık öyle de yapmıyorum. Susuyorum.
iZnik gölü ne de güzeldi. Ne güzel bir akşam ve devamında ne güzel bir geceydi. Gene bir anı geldi aklıma aslında öküz gibi oturdu kalbime o anı.
Neyse 450.003..! Hayat devam ediyor ve edecek.
Belki insanlar da yalan söylerken önce kendileri inanıyordur benim yalanlar söylemeden yaptığım gibi.
O yüzden önce kendin inan. En başta kendine. Ve düşmemiş gibi hissetsen de kalk düştüğün yerden ve adım atarak yeniden başla.
Kendimi seviyorum. Hiç kimsenin anlayamayacağı bir derinlikte seviyorum. Bu yüzdendir en çok öfkemin de kendime olması.