insanda, aşk, nefret, inat, öfke, endişe, hırs, şehvet gibi binlerce hissiyat vardır. insan, bu duyguları yaratıldığı istikamette kullanmakla sorumludur. Örneğin, ateşin yakma özelliğini yok edemezsiniz. Allah’ın bir nimet olarak yarattığı ateşi, yaratıldığı yönde kullanarak kendimize hizmetçi yapmamız gerekirken, yanlış yerde kullanarak düşman etmek nasıl yanlış ise; Allah’ın bize bir ihsan ve ikram olarak verdiği duyguları da yaratıldığı istikamette kullanmak gerekir.
Örneğin, insanda bulunan kin ve nefret duygularının yok edilmesi mümkün değildir. Ancak bunları istikamette kullanmak insanın elindedir. insan günahlara, nefsine ve şeytana karşı kin ve nefret duymalı, bu duygularını onlar için kullanmalıdır. Ancak nefsine değil de mümin kardeşine karşı kullanırsa, kendisinde bulunan bu duyguyu yanlış yerde kullanmış ve günah işlemiş olur.
burada önemli olan insan duygularını bastırmamalı, yönlendirmeli. yani nehrin önüne set çekmek yerine nehrin yatağını değiştirmeli.
Bediüzzaman Hazretleri 24. Sözde insanı bir saraya benzetir. Bu sarayın yüzlerce odası vardır. Ve bu odalarda eğitilmeyi bekleyen çocuklar hükmünde duygular vardır. Bir değil yüzlerce duygunun kendine has eğitimi yapılmalıdır.
Mesela şefkat duygusu düzgün ve yerinde kullanılması için özel eğitime tabi tutulmalıdır. Bir anne şefkatini yanlış kullanarak çocuğunu Kur’an mektebinden alıp paşa mektebine göndermemelidir. Çünkü böyle davranırsa çocuğunun ebedi hayatını mahveder.
Veya inat duygusu öyle eğitilmeli ki, neye inad edeceğini aklıyla karar vermelidir. Fındık kabuğuna sığmayan bir nedenle küstüğü arkadaşını affetmelidir. Bu inadı namazını dosdoğru ve inatla düzgün kılmada kullanmalıdır.
Yani hakta sebatta inat etmelidir. Bunun için de özel eğitim gereklidir.
Yine sevgi duygusunu Aşk-ı hakikide kullanmalıdır. Aksi takdirde mecazi mahbuplara verilen sevgi başa bela olur.