o anıtkabir benim! benim lan! benim!
benim bir değerim! bir nevi ben demek o!
yoksa siktir et toprak olmuş atatürkü... şusunu bununu! onun mezarı da... anıtkabir benim!
hayatta 1 tane yiğenim var. 10 emir tutan ben... o çocuğun kılına bir zarar versin kimi veya kaç kişiyi öldürdüğümde arkama dönüp bakmam bile! benim için babasının ve kendisinin bile bilmediği kadar değerli! benim için değerli... o değer benim!
bir gün bir amın oğlu bir meczup yıksın diyelim... net şunu bilirim ki aynı amın oğlu bir sonraki defa beni öldürmeye kalkacak! benim düşmanım... asıl canına kastettiği benim ulan benim! önce ben öldürmeliyim ki hayatta kalabileyim. hayatta kalma iç güdüsü...
yine diyorum... ordaki iki sütun ya da toprak olmuş bir adam değil benim için... o anıtkabir benim değerim!
sizin ayasofya için hissettiğinizden bilin ki 100 kat farklı bir bağ bu! çünkü siz sahiplenmediniz... romantik bir özlemdi sizin için!
ha bak... orayı birisi yıksa çıkarsın di mi sokağa... bir caminin yıkılmasından farklı bir şey olur değil mi?
niye? sahiplenmişsindir... benimdir dediğinden aslında. aynı hesap!
o anıtkabir benim aq benim! ve bu şekilde hissedenlerin! ve yaşasaydı babam beylik tabancasını alır önden giderdi! bana aman oğlum başını belaya sokma diyen aynı adam gurur duyardı...
aman ha... sakın ha...
aklınızdan bile geçirmeyin...
hepimiz kardeşiz... aynı vatanın çocuğuz şurada yeri geldiğinde birbirimize sövsek de...
kanımızı akıtır, düşman oluruz... sen de ölürsün ben de.
ama sadece şunu bilin... baskı zülüm devlet korkusu falan derken... o bok attığınız insanları da korkak pısırık falan sanmayın. yunan galip geleydi diye değil kurtuluş savaşı hikayesiyle büyüdü onca insan.