üçüncü nesil bir yazar. lakin, kendisini ilk defa biraz önce okuduğun bu entrysi ile fark ettim.
tanrı üzerine bir deneme yapmış, olmamış. vıcık vıcık samimiyet, alaycılık akıyor her yanından.
uzun yıllar ateist yaşamış, objektif ve baskı altında kalmayan bir akıl ile düşünme fırsatı bulmuş. tarafsız düşündükten sonra, tanrının var olduğu konusunda kendiyle anlaşmış.
öncelikle ateistlik tarafsızlık demek değildir. ateistlik, teizm karşıtı olmak demektir. yani teist düşüncelerin karşıtı düşünceleri savunur. bu arkadaşım, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuş. herşeye tekrar baştan başlamasını tavsiye ediyorum.
bir balık ile insanı karşılaştırarak şöyle demiş;
balık suyu inkar edebilir mi? o zaman insan da tanrıyı inkar edemez.
peki diyor ben devamını getiriyorum;
su var,
tanrı yok.
(nokta)
kuantum fiziği ve maddecilik teorileri ile bilimin tanrının varlığı konusunda delilleri olduğunu savını savunmuş.
ben de yakın zamanda rus gizli servisinden aldığım bir bilgiyi kendisi ile paylaşmak istiyorum; "emesen paralı olacakmış."
tanrı varsa; o, bu dünyayı yaratan, herşeyin sorumlusu olan değildir, gibi bir görüşe geçmiş okuma parçasının sonlarına doğru.
işte bu noktalarda ne okuduğumu anlamamaya başladım. tamam dedim, işte! ironik bir arkadaş daha; lakin daha da saçmalamalar görmeye başladım. kafam karıştı.
"dinler yok, bunlar 2000 sene önceden uydurulmaya başlandı."
peki, tanrı da ondan, 10.000 sene önceden uydurulmaya başlandı desem nasıl olur acaba!
sonlarına doğru hümanizm, tasavvuf açılımlarıyla karşılaştım, iyice kendinden geçmiş bir deneme okuduğumu anladım.
en son vardığım noktada, bahsi geçen entryi okurken, ve bu satırları yazarken harcadığım elektriğe acıdım.
her neyse, sözlüğünde bir optimum kullanma düzeyi var.
tespit: ehlolunmayan konularda konuşmaktansa, aşure yapıp komuşulara dağıtmak daha eğlencelidir. sevap olur.