peşin edit: bu entryi gündüz yazmıştım ancak şimdi bi kaç imla hatasını düzelteyim derken yanlışlıkla sildim ve baştan kopyalıyorum. yine " entrysini canlandırıyor bık bık " diye eleştriler gelirse olay çıkartırım.
"yazarların nick altlarında çok fazla hata aramayın. subjektif entryler girilebilir, bazen geyik de yapılabilir. gözü rahatsız etmediği sürece ayrıntıları düşünmeyin."
rs ne la
gammazlar için yapılan bu duyuruya dayanarak ve biraz da suistimal ederek, aslında kendimi bile ilgilendirmeyecek derecede subjektif bi entry giricem...
aga, bugün sözlükte "belirli bir muzik tarzi olmayan pisirik ve hoduk" diye bi başlık gördüm ve çok içerledim. bahsi edilen kişi bendim, yani en azından belirli bir müzik tarzı olmayan kişi kısmı şahsıma uyuyor. bi kaç arkadaş zamanında hödük de demişti...
orta okul yıllarımdan bu yana sürekli müzik zevkim değişti. ama bu hiç bir zaman daha önce dinlediğim müzik türüne ihanet şeklinde olmadı. üstüne koymak diyecem, saçmalama diyeceksiniz. o yüzden yıllara göre değişen müzik alışkanlığımı anlatayım.
14-15 yaşlarımda rap, rock, metal, özgün müzik, halk müziği tarzı müzikleri asla dinlemezdim. aslında sevdiğim bi müzik tarzıda yoktu. dinlediğim tek kişi ibrahim tatlıses di. o yaşa göre garip bi tarz ama sistemin dayatmalarına karşı duracak kişiliğimiz henüz oluşmadığından pop ve ibrahim tatlıses tercihlerinden birini seçmek gerekiyordu...
"Çaresiz kalmışım gözlerim şaşkın
Çile rüzgarında savrulmuşum ben
dertler derya olsa bende bir sandal
Devrilip batmışım boğulmuşum ben"
sonra siyah giyen ablalara, abilere özendik. marjinallik, farklı olma hevesi v.s. gibi nedenlerden metal müziğe merak saldık. metal müziğin felsefesini falan bildiğimizden değil ha, dedim ya sırf özenti.
"Life it seems will fade away
Drifting further everyday
Getting lost within myself
Nothing matters no one else
I have lost the will to live Simply nothing more to give
There is nothing more for me
Need the end to set me free
No one but me can save myself, but its too late
Now i cant think, think why i should even try
Yesterday seems as though it never existed
Death greets me warm, now i will just say goodbye
Goodbye"
lisenin son yıllarına doğru siyasi görüşümün netleşmeye başlamasıyla birlikte müzik tarzımda değişmeye başladı haliyle. ahmet kaya, ilkay akkaya derken en sertine, grup yorum a geçiş yaptık. marşlarımız, boran fırtınası, geliyoruz... grup yorum'la birlikte siyasi duruşumuzda sertleşti tabii. basın açıklamarı, mitingler, korsanlar, gözaltılar, mahkemeler, linç girişmlerine maruz kalma... yorum sevdamız hala sürüyor. bitmezde...
ve aşk... aşk da geldi çattı tabi. aşk olurda müzik olmaz mı? kavgamızın içindendi sevdiceğimiz de.grup yorum tercüman oldu yine duygularımıza...
"insanların içindeyim
seviyorum insanları
hareketi seviyorum
düşünceyi seviyorum
kavgamı seviyorum
sen kavgamın içinde
bir insansın sevgilim
seni seviyorum"
rap girdi daha sonra dünyama. rap demek doğru değil aslında. erman ender/norm. küfür etmeyi severim ben. can yücel'i, ömer hayyam'ı... en içinden çıkılmaz durumlarda okkalı bi küfür sallayıp rahatlatırım öncelikle kendimi. bu duygularıma tercüman oldu sanırım erman ender.
"çok küfür ediyor böyle yazmasın"
azdırma sen de zikim kalkmasın
aynaya bak lan, budur derdim
dökük evdeki fakir o piç de bendim.
sen bana söyle ceze mı ustan
sagopa ya da fuat kaçar bu kurstan...
sanat müziği hep varoldu zaten bi şekilde. rakımın, biramın, şarabımın yegane mezesiydi.
ulan umarım bu saatten sonra operaya merak sarmam. vasiyet ettim arkadaşlara, öyle bir şey olursa götüme piyano sokacaklar.