küçük parmaklarımla arkasından koşturdum durdum uçurtmaları. dediler özgürlüğün sembolü... aldım elime koşturdum arkamdan, cinsi çekici kanatlarını göğe gerdiğinde o zamanlar parıldayan gözlerimi dikerdim gökyüzüne, o salınırken ben tutardım ipinin en ucunu, benden kopmadan gidebildiği yerlere, kuşlara erişsin diye. şarkılar söyler öyle izlerdim kuşlara nispet yapan salınmalarını. bir amca geldi yanıma sakin seda, erzurumun dumlu ilçesinde otururduk, babamın görevi dolayısıyla... neyse efendim bir amca yaklaştı bir gün, ben beşiktaşın kara kartalını göklerde sallarken, o yaşta bir çocuğun anlaması imkansız bir cümleyle hayallerimi yıktı. ben anlamıştım... oğlum, dedi, uçurtmanın uçmasını istiyorsan onu uçurtma... onu uçurma...