Hakaret ile eleştiri arasında ki fark ince bir çizgi değildir, bilakis; ikisinin arasında uçurum vardır.
Tabi ki bu uçurum bilgi tecrübe vizyon kültür sorumluluk eğitim ile belirginleşir.
Eğer sıradan cahil insanların çoğunlukta ve iktidarda olan insan topluluğunun oluşturduğu toplum da sokaklar insan çöplüğüne dönmüş ise arada ki fark ince bir çizgi bile değildir.
Daha önce de yazmıştım...
Mehmet Akif Ersoy'un edebi yönünü yetersiz bulup aşağılayıcı bir üslupla Mehmet Akif Ersoy'un mesleki eğitimini öne çıkarıp "baytar mısınız?" Diye soran bir öğrenciye "evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?" Diye cevap vermesinde ki zerafete her idareci sahip olsa kişiye özel koruma kanunu olmaz.
Ya da Winston Churchill'e yöneltilen gay-ibne yakıştırmasına Churchill "ben ingiltere'yi götüm ile yönetmiyorum" demesinden ki özgüven olsa liderlere koruma kanunu veya liderlerin makamı bahanesiyle dava açmasına gerek kalmaz.
Tabi ki ölmüş kendini savunmaya imkânı olmayan tarihi kişilikler hakkında yapılan ithamlar veya ölmüş birine yapılan iftira hakaret konu dahili değildir.
Yasalar hukuk ölmüş olsa bile vatandaşının hakkını hukukunu korumalı.
Ölmüş vatandaşın sadece mal miras borç alacak vesayet hakkı değil onurunu korumak da devlet denen organizasyonun görevidir.