louise hay isimli bir yazarın "hastalıkların zihinsel sebepleri" isimli incecik bir kitabını okumuştum, aşağıda yazılanlarla paralellik gösteriyor içeriğindeki yazılanlar.
türkiye'nin ilk onkoloğu denebilecek prof. dr. bülent berkarda röportajından;
kanser tedavisinde moralin önemi sık vurgulanır. tedaviye katkısı tam olarak nedir? moral bu işin yüzde 25’i. düşünceler beyinde nöropeptit üretimini tetikler. neşeli insan ile kederli insanın nöropeptitleri birbirinden farklıdır. iyi şeyler düşünürsen iyi nöropeptitler üretirsin. bunlar kan yoluyla tüm vücuda yayılıp bağışıklık hücrelerini çalıştırır. bir tür enerji parçacığı gibi. hastalarıma neşeli insanlarla buluşmalarını, neşeli kitaplar okuyup komedi filmleri izlemelerini öneriyorum.
norman kazan’ın bir kitabı vardır; orada ‘kanseri hergün dört kere şarlo filmi izleyerek yendim’ der. durduk yere kahkaha atarak bilinçaltı kandırılabilir. hasta eğer hala mutsuzsa yine de neşeli filmler işe yarar mı? aslına bakarsanız sebepsiz de gülünebilir. günde yirmi kere ‘hahahahah’ diye gülebilir hasta durduk yere.
ama bunu şimdi kime anlatacaksın, bizim millet inanmaz böyle şeylere, şüphecidir. halbuki beyin onu gerçek sanıyor. şuuraltı kanar. ne dersen ona inanır. kahkaha atıp iyiyim de, iyiymişiz der, kötüyüm de, kötüymüşüz der.
insan vücudu bir gemi gibidir. emirleri kaptan verir, makine dairesi emirleri yerine getirir. bizde de kaptan beyindir. bilinçaltı da makine dairesi.
telkin çok önemli. oturup günde on kere bugün çok iyiyim şükür de, karaciğerin, dalağın, akciğerin ona göre çalışır. işte kaptan iyiyiz derse beyin iyi endorfin salgılar.