Yıldırım Bayezid han, Bursa'da Ulu Camiyi yaptırırken, çalışan işçilerin ekmek ihtiyacını Somuncu Baba temin etti. Caminin yapılması bittikten sonra, bir Cuma günü açılış merasimi yapıldı. O gün başta Yıldırım Bayezid han, damadı Seyyid Emir Sultan, Molla Fenari, ulemadan pek çok kimse Ulu Camiyi doldurdu. Padişah, caminin açılış hutbesini okumak üzere Emir Sultan'a vazife verdi. O da "Sultanım! Zamanın büyük âlimi burada iken, bizim hutbe okumamız uygun değil. Hutbeyi okumaya layık zât şudur" diyerek, Somuncu Baba'yı gösterdi.
Somuncu Baba, Padişahın emri üzerine minbere giderken Emir Sultan'ın yanına gelince; "Emir'im, niçin beni ele verdin?" dedi. O da; "Bu işe senden daha layık olanı yok" dedi. Bu konuşmaları dinleyen cemaat, Somuncu Baba'nın hutbesini merakla bekliyordu. Somuncu Baba, hutbede; "Bâzı âlimlerin, Fatiha-i şerifenin tefsirinde anlayamadığı kısımlar vardır. Onun için bu surenin tefsirini yapalım" buyurarak, Fatiha suresinin, yedi türlü tefsirini yaptı. Herkes şaşırıp kaldı. Molla Fenari hazretleri; "Somuncu Baba, önce bizim Fatiha suresindeki müşkülümüzü halletti. Onun büyüklüğüne, bu yedi çeşit tefsir kâfidir" dedi.
Namazdan sonra bütün cemaat, Somuncu Baba'nın elini öpmek istedi. Onların bu arzusunu kıramayıp, kapıda durdu. Caminin üç kapısından çıkan herkes; "Ben Somuncu Baba'nın elini öptüm." diyordu. Somuncu Baba, Allahü teâlânın izniyle her üç kapıda da aynı anda bulunarak herkese elini öptürmüştü.