Bu tüketim sarmalı, ilk olarak 18. yüzyılda güçlü bir şekilde tespit edilmiştir. Aydınlanma Çağı'nın önemli düşünürlerinden ve Fransız Devrimi'ne düşünsel zemin hazırlayan ünlü filozof Denis Diderot, 1769'da Eski Sabahlığım için Pişmanlık (ing: "Regret for my Old Dressing Gown") başlıklı bir yazı yazarak, bu tüketim çılgınlığında yalnız olmadığımızı bize anlatmıştır. Bunun ilginç bir öyküsü de vardır.
Denis Diderot, dönemin en kapsamlı ansiklopedilerinden biri olan Ansiklopedi'nin (Encyclopédie) kurucu ortağı
ve yazarı olarak tanınmasına karşın, o yıllarda yoksulluk ve borç içinde yaşamını devam ettirmekteydi. 1765
yılında Fransız edebiyatına ve tarihine meraklı olan Rus imparatoriçesi Büyük Catherine bu durumu öğrenir ve
bu bataklıktan kurtulması için Diderot'un kütüphanesini yüklü bir miktar ödeme yaparak satın alır. Ardından
Catherine, Diderot'a kütüphaneyi geri hediye eder. Catherine bununla da yetinmeyip, 25 yıllık maaşının
tamamını hemen ödeyerek Diderot'u kütüphaneci olarak burada işe alır. Böylece Diderot'un eline bir anda
önemli bir miktarda para geçmiş olur.
Artık Diderot, bütün borçlarından kurtulmuş ve rahatlamıştır. Bir süre sonra filozof, paranın bir kısmıyla daha
önceden alamadığı kırmızı, pahalı bir sabahlık satın alır. Filozof, sabahlığını giyinir. Çalışma masasına kurulur
ve iştahla çalışırken, birden bu muhteşem sabahlığı ile çalışma masasının birbirine uyuşmadığını düşünür.
Kasasındaki yüklü miktar paranın sarhoşluğuyla, derhal çalışma masasını değiştirmek üzere çıkar ve harika bir
çalışma masası alır. Ardından halının artık odaya uyumlu olmadığını düşünerek kendisine yeni bir halı alır.
Diderot, şöyle yazıyor: "Artık her şey uyumsuz. Artık koordinasyon yok, birlik yok, güzellik yok."
Ancak filozof, eski eşyalarını değiştirdikçe diğerleriyle uyumsuzluğunun giderek arttığını hisseder. Sonunda
kendisini, evdeki bütün eşyaları yenileriyle değiştirmiş ve eskisi gibi borç içine girmiş halde bulur. işte Denis
Diderot "Eski Sabahlığım için Pişmanlık" yazısında bu yaşadıklarını anlatır ve şöyle diyerek, bir nevi "tüketim
çılgınlığı"nı o yıllarda ifade eder: "Eski sabahlığımın efendisi iken, yenisinin kölesi oldum."