türkçe ezan

entry677 galeri video1
    590.
  1. Öncelikle şunu belirtmek gerekir. Ezan, Kuran gibi vahiyle inmemiştir. Sözleri "insana" aittir.

    Ülkemizdeki geçmişi ise şöyledir:

    1931 yılı Aralık ayında Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhurbaşkanlığı ve ismet inönü'nün başbakanlığı döneminde dokuz hafız Dolmabahçe Sarayı'nda ezanın ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başlamıştır.

    Kuran'ın Türkçe tercümesi ilk kez 22 Ocak 1932 tarihinde istanbul'da Yerebatan Camisi'nde Hafız Yaşar Okur tarafından okundu.

    30 Ocak 1932 tarihinde ise ilk Türkçe ezan, Hafız Rıfat Bey tarafından Fatih Camisi'nde okundu. 3 Şubat 1932 tarihinde ise ki o yılın Kadir Gecesiydi - Ayasofya Camisi'nde Türkçe Kuran, tekbir ve kamet okundu.

    18 Temmuz 1932 tarihinde ise Diyanet işleri Riyaseti, ezanın Türkçe okunmasına karar verdi. takip eden günlerde, yurdun her yerindeki evkaf müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi.

    1941 yılında çıkarılan 4055 sayılı kanunla Türk Ceza Kanunu'nun 526. maddesine bir fıkra eklenmiştir. Değişikliğe göre, Arapça ezan okuyanlar ve kamet getirenler , üç aya kadar hapsedilecek ve 10 liradan 200 liraya kadar para cezası ödeyeceklerdi.

    14 Mayıs 1950 tarihinde iktidara gelen Demokrat Parti, 14 Haziran 1950 tarihinde ilgili yasayı değiştirerek Arapça ezan yasağını kaldırdı. Bu yasayla Türkçe ezan yasaklanmamış, ezan dili serbest bırakılmıştır.

    Ezanın Türkçe okunmasının altında yatan temel nedenin din düşmanlığı değil de dini kullanarak din simsarlarının ve bu işten kişisel menfaat kazanmaya çalışan din simsarlarının masum inananları kandırmaya çalışmasının önlenmesidir. Dini kullanarak kazanım elde etmek binlerce yıldır süregelen ve sadece islam dininde olan bir olgu değildir. Hristiyan kilisesi de zamanında sadece latince incil kullanarak halktan büyük kazanımlar elde etmiştir. Fakat neredeyse ortaçağda Hristiyanlar aydınlanma yaşayarak dini sadece kilisenin emrine amade bir şey olmaktan çıkarmışlardır.

    Bugün dünya üzerinde kendi dilinde ibadet etmeyen ender ülkelerden biriyiz. Dinin nasıl da sömürüldüğünü ve bu sömürünün başımıza ne işler açabildiğini yakın zamanda anladık. Ne var ki Atatürk bunu neredeyse 100 yıl önce anlamış ki laik bir devlet kurdu. Din, allah kelimesini ağızlarından düşürmeyenlerin ise Allah'ın diğer buyruklarına karşı ne kadar duyarsız olduklarını objektif bakabilen herkes algılayabilir.
    1 ...