bir düğüne iştirak etmem için evlenen çifte, ya da ebeveynlerine ciddi mana da saygı duymam ya da düğünün ikinci derece akrabalarımdan olması gibi gerekli şartların oluşması gerekir. benim için düğünlerin genelde haftasonu, yazın olması ve düğün davetiyelerinin son bir iki haftaya kadar elime ulaşmaması büyük bir avantaj, böyle durumlarda çoğunlukla iki günlük bir tatil planı yapabiliyorum bu plan ekonomik ve ruh durumuma göre bazen gerçekleşiyor ve kendime göre yalancı çıkmıyorum bazen de gerçekleşmiyor düğün sahiplerine karşı yalancı çıkmamak için evden çıkmıyorum. düğünlerde arka arkaya elli kez çalan oyun havasına ritmik olarak eşlik edemeyen buna rağmen anadolu folklorüne yıllarca emek vermiş bir ekip üyesi özgüveniyle oynayan çoğunluğun ortaya çıkardığı komik görüntüler ve şehir ya da ülke değiştirmiş eski bir kaç arkadaşla, bir kaç kadeh içip eski günlerin geyiğini yapmak dışında hiçbir ritüel beni eğlendirmiyor. buna rağmen binyıllardır süregelen bir türk geleneğinin zaman içinde önce ülkenin değişen siyasi iklimi yüzünden arap kültürünün etkisinde kalarak mevlütlü, kuranlı, haremlik, selamlık gibi saçmasapan ritüellerle dejenere edilmesi ve son bir kaç yıldır yaşanan ekonomik buhranın neticesinde giderek azalması canımı sıkıyor. bazı geleneklerimizin binyıllardır devam etmesinin ekonomik ve sosyolojik nedenleri vardır. türk toplumu düğünlerde tanışır, kaynaşır, sosyalleşir, flört eder, bazen bir aile kurmak için adımlar atılır, her ne kadar artık işin ruhunu anlamayan bir kesim tarafından alacak verecek meselesine dönüşmüş olsa da düğüne iştirak edenler gücü nispetinde takı takarak evlenecek çifte ekonomik destek olurlar böyle şeyler toplumun benliğini unutup birbirine yabancılaşmasının önüne geçen etkenlerden biridir. türk tarihini adam gibi kaynaklardan araştırırsanız kurduğumuz onca devleti yıkıma sürükleyen en büyük etkeni kültürel olarak temas ettiğimiz halkların kültürlerini benimseyerek kurduğumuz devletlerin en önemli yönetim kademelerinde bile söz sahibi yapacak kadar benliğimizi kaybetmemizdir. türkler önce önemli geleneklerini kaybederek önce birbirlerinden keskin çizgilerle ayrılmaya başlar, aralarındaki bağları minimuma indirirlerken çizginin diğer tarafında kalıp başka halklara benzemeye çalışanlar kısa sürede ulus ve vatan bilincini kaybederler, en sonunda hikaye azınlıkların, devşirmelerin, dönmelerin devletin en üst ve stratejik noktalarında görev almasına dönüşür, hatta devletin liderliğine bile gelirler. bu stratejik noktalara gelirken genelikle cemaat, tarikat, vakıf, dernek gibi kökü dışarıda olan oluşumlardan desteklenirler ya da direkt mensubu olduğu ırka ait devletten, dönemine göre dünya siyasetinde başrol oynayan devletlerin istihbarat teşkilatları, siyasetçileri ve hatta devlet başkanlarından önemli destekler alırlar. bir vatan, ulus bilinci olmayanlar siyaseti para, makam ve kariyer için yaparlar dolayısıyla satın alınmaları kolaydır. yani bu tip geleneklerimiz, yaşadığımız çağa, benim tarzıma, eğlence anlayışıma uygun değil, ben eğlenemiyorsam sikerler öyle geleneği keşke komple kalksın dersen bu senin bir takım konularda bilinçsiz ve bencil bir şahsiyet olduğunu gösterir. bunun yerine, bu tip eylemlerde eksik ve yanlış gördüğün noktaları imkanların dahilinde düzeltmeye çalışırsan, düzgün bir insan, iyi bir yurttaş ve bir kaç sloganla yalandan vatanseverlik taslayanlar gibi değil gerçek bir vatansever olurusun.