dünkü olayı bugünkü beyinle sorgulamaya kalkmakla hiçbir konu incelenemez. hele tarihsel bir akış taşıyan olaylar hiç incelenemez. eğer öyle yaparsanız örneğin atatürk kurtuluş savaşı'na başlarken mücadelenin padişah-halifenin kurtarılmasını amaçladığını ilan etmişti. ama günümüzde bu noktadan hareketle atatürk saltanatçıydı diyemeyiz. uzun ve zaman alıcı gelişmeler, insanlığı bir halden alıp bambaşka bir hale koyacak eylemler aşamlarla olanaklıdır. çünkü insanın doğası bunu gerektirmektedir. aynı şekilde kuran'da bu yöntemi izlemiştir ki bunu yapması bile insan varlığının özünü çok iyi bildiğini ve tanrı sözü olduğunu kanıtlamaya yeterlidir. kuran elbette hz.muhammed tarafından yazdırılmış(!) bir kitaptır. müslüman inancına ve kuran'ın savına göre konuşursak bu yazımı hz.muhammed'e ilham eden allah'tır.
kuran'ın insanlardan, insanlıktan tek bir temel isteği vardır o da başkalarının haklarına tecavüz etmeden (sadece başka insanların değil başkalarının, insanlarla birlikte çevrenin ve hatta kendi benliğinin haklarına saygılı olarak) doğru bir hayat sürmektir. tanrının insanlara emrettiği ibadetler de bunun içindir. namaz kılmak tanrının büyüklüğüne bir şey katmaz da azaltmaz da. ya da oruç tutarak tanrıya bir faydamız dokunmaz. kurban kestiğimizde tanrı etin ve kanın kendisine ulaşmadığını ilan etmiştir. zekat verirken tanrının servetini arttırmıyoruz. dinin tüm emirleri ve yasakları tanrının kişisel varlığını ilgilendirmez. tüm dünya tanrıyı reddetse bile bu tanrı yoktur ya da varsa bile önemsizdir anlamına gelmez. tanrının buyruklarının tamamı insan içindir. doğruluk içindir. bunu böyle değerlendirmek sanırım dinsel pek çok sorunun çözümünü sağlayacaktır.
tanrı, buyruklarında emrettiği doğru yaşama ilkesini benimseyenlere cenneti vaadetmiştir. bütün ,insanların birbirinin haklarına ve çevrenin haklarına rıza gösterdiği noktada bu dünyanın da cennete dönüşebileceği açıktır. ama ufak bir fark vardır ki bu dünya sonsuza kadar hayatına devam edemeyecek bir yapıya sahiptir. tıpkı insan bedeni gibi. işte tanrı bu nedenle cenneti vaadederken bir yandan doğru dürüst yaşamla bu dünyayı cennete çevirme amacındadır diğer yandan da ölüm sınırını koyarak buradan varılacak ölümsüzlükle doğruluğun her an egemen olacağı gerçek cenneti vaadetmektedir. işte bu nedenle gerçek doğruya ancak doğruyu yaşayanlar ulaşabilirler.
bazı din tüccarlarının adb derneklerinden sağladığı kaynaklarla türkçeye çevirttikleri uyduruk kitapların isimlerini prostesto etme gayesiyle, yukarıda belirttiğim özlere sahip bir kitabın adının anılması üzücüdür.
herkes aklının düşündüğüne kalbinin ısındığına inanmakta özgürdür. özgürlükler bir başkasının özgürlüğünü engellediği noktada sınırlıdır. tıpkı kuran'ın istediği başkalarının haklarını gözeterek doğru yaşamak gibi.