sözlük yazarlarının itirafları

entry163213 galeri video563 ses32
    161156.
  1. (bkz: #41383079)

    3 sene sonra gelen edit niteliğinde bir yeni entry. En son lafımı başta söyleyeyim. Makus talih gerçek arkadaşlar. ne yazık ki bu böyle. neler olduğuna bi bakalım şöyle. yine bir şarkımız var ve yine sagopadan, şarkının adı (bkz: merhametine dön). hayatımın bilhassa biten ilişkimin son 1 yılını anlatıyor. bu arada (bkz: vazgeçtim inan) şarkısını sadece 2021 yılında 1344 kere dinlemişim spoti sağolsun. bakalım merhametine dön kaç çıkacak, gerçi dinlemiyorum artık çünkü merhametin kalmadığı bir noktadayım. acı, keder, terk edilmişlik var. burada merhamet tınısı duyulmayan çalgı.

    yukardaki entrynin üstüne hayatımda çok şey değişti en başta korona girdi. canımdan çok sevdiğim biriciğim memleketine döndü izmirde kalamayıp zaten her şey bununla başladı. 2019 itibariyle işlerim iyi yönde ivme kazanmaya başladı, şansıma korona bu yönden bana yaradı işlerim açıldı. daha önceden maddi ve manevi kıskaç içerisindeydim, manevi kıskacı ailem ve çevremle konuşarak, onları değiştirerek aşıyordum maddi kıskacı da bu yolla devirmeye başlamıştım. tek sorun vardı biriciğim memleketine dönmüştü ve artık birlikte olmak için beklemek istemiyordu. kendi sözleriyle "seninle empati kurmak istemiyorum artık, seni yanımda istiyorum burada neden olmadığın senin sorunun" diyordu bana. fakat 3 sene önceki sorumluluklar ve yükümlülükler bir nefeste yok olmamıştı. benim kalkıp 1200 km ötede bir şehre bir kalp atışıyla taşınmamın mümkünatı yoktu ki. bunu o da biliyordu ve yarışımız başladı o noktada. artık ben ona yetişmeye çalışıyor, olduğu şehre yerleşmek için işlerimi, ailemi ayarlayıp, para biriktirmeye çalışıyordum o da her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor farklı noktalara ilerliyordu. kariyerim için izmirden kalkıp küçük bir şehre gitmek hiç mantıklı değildi hele ki tam da parlamaya başladığım dönemde, ona izmirde iş buldum ama gelmedi, gelmek istemedi. "önceliğinin ben olduğunu görmek istiyorum" diyordu, ailemle bir yarış içerisindeydi sanki. önceliğim oydu. anneme ev almak için para biriktirdikten hemen sonra evlenmek için para biriktirmeye başladım. istedim ki ailelerimiz gibi iki çatal iki kaşık iki tabakla evlenmeyelim, düzen sonra da bozulur belki ama düzgün bir başlangıç yapalım. belki evimizi alırız hiç yoktan arabamızı alır evleniriz diyordum. 2 yıl boyunca ne tatil, ne lüks harcamalar, ne de başka bir şey. sadece para biriktirdim. her şey çok gerçek ve ortaydı. 2022 nisan-mayıs gibi ben gerekli birikimi sonuna kadar yapmış olacaktım (ki öyle oldu) daha sonra da evlenecektik. ha neresi olacaktı bu bir sorundu hep ama ben gitmeye hazırdım onca boktanlığa rağmen. bütün bunlar olurken asgari ücretle cebine üç kuruş para giren biriciğime destek olmaya çalıştım hep maddi ve manevi olarak. hatta en son bireysel kontaklarım aracılığıyla yurtdışında iş buldum. kendim için hiç düşünmemiştim burada iş güç kuruyorum diye ama dedim ki sen gitmek istersen varım, kapatırım burada her şeyi işçi olarak seninle gelirim, sıfırdan bir şeyler kurarız dedim. kontaklar devreye girdi işe alındı ve taşındı. hemen 1 ay sonra vizemi alıp gittim ve kendi işlemlerime başladım, tahmini ağustos gibi vizem çıkacak ve ben de yanına yerleşecektim. turist vizem doldu ve yanından ayrıldım. iki senedir süregelen bu birleşememe meselesinin yurtdışına aks etmiş olması onun için zorlu ve yorucuydu. bunu anlıyordum ve elimden gelen her türlü desteği vermeye çalışıyordum. son 2 senedir birbirimizden uzaklaşmayalım diye her ay o 1200 km lik yolu gittim geldim korona, yaz kış demeden. çünkü biliyorum gözden ırak gönülden ırak, hele ki ıraklaşmaya başlamış biriyle birlikte olmaya devam ederken. ben türkiyeye döndükten sonra hala görüşüyoruz hatta ilk döndüğüm hafta gayet iyiydik. tamam diyordum ya bu sefer tamam kuracağız düzenimizi, mutlu olma zamanı yakın, hak ettik bunu. aradan birkaç hafta geçti soğukluklar başladı ben bunları işin yoğunluğuna veriyordum, yanında olmadığım için kızgınlığına veriyordum. verecek çok şey vardı yani.

    31 mayıs günü işteydi yine mesaj attım çok az cevap verebildi sonrasında akşam da pek yazmadı arkadaşlarıyla dışardaymış ve interneti yokmuş. tamam dedim normal olur, biriciğim eğlensin. gece oldu yazmadı dedim ki biriciğim eve varmıştır da alkol ve yorgunluktan küt diye uyumuştur. ertesi gün oldu 1 haziran günü biriciğim gene taş duvar ama ben yine işe güce bağlıyorum. akşam oldu biriciğim bu sefer komple yok hiç yazmıyor. ben de üzüntümden aramadım dedim ki seviyor o da yaşadık bunu üzüldüğümü bilir bana yazar, konuşuruz, anlaşırız her zaman olduğu gibi. yazmadı. 2 haziran günü de aynı geçti ben akşamına çıldırmış şekilde her yerden aramaya başladım. 30-35 dk sonunda ulaşabildim. biriciğim dışardaydı yine canlı müzik olan bir mekanda. başta açmak istemedi interneti yokmuş bişey bişey. sonra bir arkadaşından aradı o kadar gürültünün arasında. ben "biriciğim noluyor, napıyosun" diye yarı kızgın yarı endişeli konuşurken bana "giordano seninle görüşmek istemiyorum artık" dedi, ben beynimden vuruldum o an. ne yapacağımı bilemedim "ne demek, ne diyosun ya" falan derken, "görüşmek istemiyorum artık giordano, kalbimde yoksun artık, sevmiyorum seni" dedi. onlarca insanın arasında, alkollü ve canlı müzikli bir eğlence mekanında dedi bunları bana 6 senedir sevmekten iki büklüm olduğum, onun da olduğunu gördüğüm insan. "bunu bana böyle söyleyemezsin hiç mi saygı yok aramızda böyle bir yerde bu şekilde mi söylenir" dedim, "tamam haklısın yarın akşam konuşalım evde olacağım" dedi ve kapattık. ertesi akşam hızlıca dernek toplantısından eve geldim, adeta bir iş görüşmesine gelmiş gibi, birbirini hiç tanımayan, birbirini hiç sevmemiş, birbirine hiç sarılmamış, birbirine çıplak bedenlerinde bütün olmamış iki insandık. sözleştik şu saat dakka uygun mu? uygun. görüşmeye başladık 21.45 civarıydı. yüzünü görmek istedim, istemedi, beni görmek istemiyormuş, benim de onu görmemi istemiyormuş. konuştuk. tam 1 saat 34 dakika. benim babam intihar etti. böyle bir acı yaşamamıştım hiç, çok derinden çok bambaşka bir şeydi bu. 1 saat 34 dakikada, senelerdir çift terapisine gidelim dediğim insanın bir terapistle görüşmeye başladığını ve görüşmelerin sonucunda ayrılması gerektiğini anladığını öğrendim. bu çok açık bir göstergeydi, birlikte düzelmeye çalışmak yerine artık kendini düzeltmeye odaklanmıştı. zaten 2 senedir yavaş yavaş benden ayrılıyordu, bunun gelmesi 18 yaşında bir sporcunun ölümü değil, yaşı ilerlemiş bir hastanın iyileşmesi gibiydi. çok ağladım. son bir kez görmek için yalvardım. nafile. biriciğim başka biriydi artık, keza ben de. 6 senede hiç ayrılmadık. her zaman her şeyi konuştuk ve çözdük. olabileceğini düşünmediğim, peri masallarından bir ilişki gibiydi bizimkisi. birbirinin hayatına yük olmadan birbirini rahatlatan ve tamamen karşılıklı mutlu etmeye dayalı saygı ve hepsinden önemlisi merhamet dolu bir ilişkiydi. ama ayrılmaya karar verdi. her şey tamam olacakken. ben paramı biriktirmişken, vizemi almışken, onun için her şeyi herkesi geride bırakacakken.

    bilmiyorum dostum. bu ilişki bunu hak etmemişti. belli ki yanlış zamanda tanışan çok doğru iki insandık biz. tek farkımız sabırdı. onun sabrı küçük bir şokella tüpü kadar hızlı tükendi. benimse sırtımdaki dağlar beni ezdi. bir daha kimi severim, kimi sever, kime güvenebilirim, kime güvenir bilmiyorum. tek bildiğim şey zaman geçiyor, insanlar değişiyor. son birkaç yıldır yaşadığım hisler ve düşünceler yüzünden her gün gregor samsa olarak uyanıyorum, her sabah parçalamam gereken yeni bir kabuğum var gibi. bu daha önce karşılaşmadığım bir şeydi. ayak uydurmaya çalışıyorum. açık konuşayım çıktığım avrupa turu da, görüştüğüm arkadaşlarım da beklediğim kadar iyi etkilemedi sürecimi. belki de ben kafamda çok büyütmüştüm. mış gibi yaşayabilmeye başladım ama. sanırım bu bir gelişme. sagopanın yeni albümünden (bkz: halen) şarkısının nakaratı gibiyim.

    Hiç olmamış gibi davranabilirim istesem üstesinden gelirim zaten.
    Sen bakma sessizliğimin ardı fırtına ama anlatsam anlamaz ki halden.
    isterdim ben de düşünmemek ama düşürüyor düşünce ağına bazen.
    Sen bakma ben unuttum derim ama her şey aklımda halen.

    şimdi hayatımı yeniden kurmaya çalışıyorum. doktoraya başlıyorum, işlerimi büyütmeye çalışacağım, ev alıyorum, sanırım piyano öğrenmeye başlayacağım, rusçayı ilerleteceğim bir de kilo meselesine tekrar ciddi bir dönüş yapmam gerekiyor. düzelecek be sözlük. hem de mezara girmeden düzelecek. bu hayatın seçimler dünyası olduğunu çok küçük yaşta öğrendim. sağolsun ailem bana gösterebileceklerini olabildiğince cömert gösterdiler, bilhassa babam. derlerimin pabuçlarımdan önce büyümesine desteklerdi hep. onun seçimi buydu artık buna göre şekillenecek hayatlarımız. umarım sağlıklı ve mutlu olur. ne olursa olsun hala kıyamadığım biridir. artık kozalak ve panda yok. artık birlikte batan güneşler yok. herkesin ayı ayrı doğacak, başka güneşte yanacak, yağan yağmurda kimi zaman ıslanmak mümkün olmayacak. buraya kadar okuyabilen olduysa sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum, derdimi paylaştığınız için minnettarım.

    pandalık burada bitti.
    0 ...