hayırdır sabahın bu vakti ablam niye arıyor ki? üf, uyandırdın abla, umarım geçerli bi sebebin vardır.
+ alo? ne var kızım ya bu saatte? bak saçma bir şey için aradıysan hemen kapa! [sabah asabiyeti]
- ... [sessizlik]
+ alo? konuşsana?!
- olay gazetesine bi göz atar mısın?
+ büfe uzakta, hem burada olay yoktur ki. ne haberi varmış uzatma da söyle. daha uyuyacağım ben.
- babamla ilgili bir haber... belediyenin yemeğinde babam için bir kampanya başlatılmış, şimdi gazeteden öğrendim. [uzun bir sessizlik, hıçkırık sesleri]
+ ne kampanyası?
- fon.. fon için.. şey fonu...
+ Ney!?!?!
- kanser!
+ akşama evdeyim görüşürüz!
kendime gelecek zamanı bulamadan bavuluma üç beş parça eşya tıkıştırıp terminalin yolunu tutuyorum. devamsızlık sınırda. bugünle birlikte sınıfta kaldım. umrumda mı? asla! baba ya, ne dedi ablam öyle? şaka di mi? bekle baba, altı saat sonra orada olacağım, beraber güleceğiz bu şakaya, sırf o muzip gülüşünü görmek için geliyorum. sakın ben gelene dek bir yere gitme. sakın...
bursadayım. babam toplantıda. içeri giriyorum derhal sekreteri umursamadan. bir markayla ilgili, dava açılacak, bu marka babamın kanserine sebep olan marka. biliyorum her şeyi, ilk işim gazetedeki haberi okumaktı baba. sen bilmediğimi zannediyorsun, gözlerindeki kederi saklamaya çalışarak gülümsüyorsun bana, sarılıyorsun. elindeki ambalaja bakıyorum, "biliyorum..." diyorum. susuyoruz, bakışlarımız kitleniyor, tek söz etmeden kalıyoruz salonun ortasında. dudakların titriyor baba. ısırma dudaklarını, kanayacaklar az sonra. titreme baba. bakma bana öyle.
+"hani hep benimle olacaktın?" diyorum nemli gözlerle, cevap almayı beklemeyerek... başın öne düşüyor, gözlerin devriliyor. her şeye gücünün yeteceğine inandığım babam. uyandır beni. al yine beni omuzlarına kahvaltı masasına gidelim, bu kez neşeli haberler olsun gazetemizde.
anne, nerdesin? uyandır beni...
ek: sadece bir kabustu, asla gerçek olmamasını dilediğim.