ölmekten korkan biri değilim. çocukken yoğun bakımda tek başıma tavana bakıp hiç uyumak istemezken de ölümden korkmazdım.
7 yaşında yakalandığım hastalığımı anlayabilmeleri yaklaşık bir yıl sürmüş. sonrasında kemik iliği kanseri diye tedavi etmeye çalışmışlar ama kanser değilmişim. itp hastasıymışım. sayamadığım kadar kan nakli oldum. sayısını bilmediğim kadar yoğun bakımda kaldım.
en son 32 yaşımda plt nin 2.8 seviyesine düşmesi ile yoğun bakıma kaldırılıldım. plt 150-450 arası normal imiş. burada doktorlar, bu durumun mümkün olmayacağını ölmem grektiğini konuşuyorlardı. çünkü plt 30 nun altına düşünce beyin kanaması ve mutlak ölüm oluyormuş. oysa ben gayet sağlıklıydım. ilk gece hiç uyumadım ölürsem babam annem ne yapar diye düşünmekten. o zaman 11-12 yıllık memurdum. ev almıştık ev kredisi fazlaydı ben yardım ediyordum babam. kardeşim dershaneye gidiyordu masraflar çoktu yani. ve ben özel hastaneye kaldırılmıştım. balcalı hastanesinde yer olmadığı için. ve bu hastanenin kabarık faturalarını duymuştum. bu düşünceler ile sabah saat 5-6 gibi üç kişi belirdi yanımda.
kemik iliği alacaklarını söylediler. 32 yaşımda hıçkıra hıçkıra ağladım. doktorlardan biri elini tutabileceğimi söyledi. bende babamı istiyorum babam gelsin ne olur bekleyin diye ağlamaya devam ediyordum. ilik alındı hiç acımadı iğneyi batırdıkları yer. acıyan kalbimdi. babam saat 8 de yanımdaydı. bir şekilde içeri girmişti elimi tuttu sıcakcıktı eli. hiç bırakmasın istiyordum. hiç gitmesin istiyordum. saat 14 de profesör gelecekmiş o karar verecekmiş dedi. çok iyisin dedi değer yükselmiş dedi. hemen kaç olmuş baba dedim. 19 a yükselmiş çok iyi dedi. oysa 30 un altındakiler ölür demişti doktor.
saat 14 sıralarında yaşlı komple kel kısa boylu karizma bir adam ile 8 10 kişi geldi yanıma perdeyi araladılar. hakan özdoğuydu kel olan doktorun adı ve profesör oydu. yanında mutlu bey vardı. sabah kemik iliği alan doktordu. elimi tutabilirsin diyen bayan doktorda vardı. hepsi pür dikkat hakan beyi dinliyordu. bir kaç tıbbi terimden sonra anlayabildim bu çok büyük bir atakmış ve mucizevi bir şekilde hayatta kalmışım. derhal dalağımın alınması ve trombosit yani plt takviyesi yapıması gerekliymiş.
hemen apar topar limon suyu gibi olan serumdan taktılar bana. sonra yine kan testi yaptılar. plt yani trombosit 50 yi geçmişti. ve tedaviye cevap veriyordu vücut. bir kaç ilaç veriyorlardı bana savunma sistemini baskılıyormuş o ilaç ve 6 gün sonunda ben iyileştim.
evime geldim. ve ben ilk ogün kutladığım doğum günümde yaşamanın değerini anladım. yaklaşık 6 ay kadar sonra dalağım alındı ve kontroller falan derken hastalığı atlattım. yani 7 yaşından 32 yaşına kadar defalarca ölümle bire bir yüz yüze geldim.
ve hep erken ölmekten annemi babamı üzmekten korktum. artık bu hastalıktan ölemeyecektim. en azından doktorlar geçtiğini söylüyor ve tahlillerde destekliyordu doktorları.
şimdi 43 yaşına geldim. babam annem iyice yaşlandılar. kıyamıyorum onları öyle görmeye. babam taşı sıksa suyunu çıkarırdı. çok güçlüydü köyde yetişmişti. ve çok kavgacıydı babam. bir sürü hemşireyi şikayet etmiş yada tartışmıştı. o serum saatinde takılmazsa babam servisi indirir bindirirdi. çok titrerdi üzerime. şimdi bende babayım. ve çocuklarımı göremiyorum. bilmiyorum ne yerler ne içerler ne yaparlar bilmiyorum.
oğlum kızım bir anneanne ve annenin elinde kaldılar. ölmekten çok korkuyorum onların elini tutamamaktan korkuyorum. babam gibi baba olamamaktan çok korkuyorum. çok çabalıyorum çocuklarıma kavuşabilmek için her şeye rağmen çabalıyorum. örneğin üniversite hastanesinden rapor alnıması gerekiyordu 2021 yılı mayıs ayından beri çabalarım sonucu anneleri nihayet 2021 nisanda çocuklarımı muayeneye getirdi ve rapor çocukların yalana itildiklerini kanıtladı.
şimdi ben baba olmak istiyorum babam gibi baba. ancak kadının beyanı esastır hükmü yüzünden yaklaşık 3.5 yıldır evlatlarımı göremiyorum. ben baba olmak istiyorum. ben ölmek istemiyorum.