tüketicinin motivasyonu lüks düşkünlüğü, gösteriş veya belli bir standardı korumak gibi kaygılardan beslenmediği; bilakis bir koyvermişlik, bir salmışlık ve hatta içten içe gizli bir bireysel protesto ile şekillendiği için tüketici davranışı anlamında "ingiliz değil de amerikalının bulup adını koymadığı" veblen mallarından ayrılan hipotezdir aynı zamanda. * tek başına gidilen bir restoranda da rahatlıkla sergilenebilir mesela.
aksi takdirde "fiyatı arttıkça talebi artan ürünler" yazıp geçmek bu başlığı tek başına anlamsız kılardı. başlık hala anlamsız tabii belli bir noktaya kadar, o ayrı *
gelgelelim, malların girdiği lüks kategorisi veya fiyatların tüketicinin gelirine olan oranı konusunda daha detaylı bir tanım verilmesi gerektiği hususunda katılıyorum.
örneğin çocuğunu özel okula yazdıracak olan ve *o kadar da* zengin olmayan bir veli, arasında 50 bin lira fark bulunan iki okula bakarken bu tse'nin etkisi ile karar vermez, veremez.
tse daha çok o gün pahalı olan alternatif seçildiğinde bile hayatta çok fazla bir şeyin değişmeyeceği, yalnızca insanın şurasında* ince bir sızı oluşturacağı küçük, tuhaf, depresif durumları kapsar. gecenin 2'sinde "şöyle bişi var sanki lan" diyerek yazılan teoriden daha fazlasını beklemek ayıp olabilir.