yalvarıyorum

entry7 galeri
    2.
  1. Bazı insanlar başka seslerle, bazıları başka seslerle anlaşırlar...

    O sesler onların bünyelerinden, yani hayatlarının, kuşaklar boyu yaşamışlıklarının içinden süzülerek akar.

    Sonuç her zaman mükemmeldir.

    Çünkü bir dilin yapımında milyon, milyar insanın katkısı vardır ve bu katkı o insanlar yaşadıkça devam eder.

    'ACI'NIN YANINA 'ŞiFA' 'iNTiKAM'A 'BAĞIŞLAMA'

    işte bu yüzden bütün diller, insanoğlunun en büyük, en mucizevi eserleridirler.

    Ve dil akışkan bir şey, düpedüz bir nehirdir.

    Bünyesine uyan her su içine akar.

    Her dilde başka dilden göçmen kelimeler vardır.

    Onlar o dilin yurttaşı olurlar sonra.

    Buna bazısı yozlaşma der; ama "yozlaşma" zaten çirkin bir kelimedir.

    Güzel dil ya da çirkin dil diye bir şey yoktur.

    Hepsi şaşılası bir kolektif çabanın ürünü, birer insan harikasıdır.

    Güzel kelimeler vardır, çirkin kelimeler vardır.

    Ve bunlar bütün dillere eşit sayıda yayılmıştır.

    Her çirkin kelimenin yanına bir tane iyisini eş edeceğiz.

    "Acı"nın yanına "şifa", "zor"un yanına "çaba", "intikam"ın yanına "bağışlama"....

    "Ölüm"ün yanına "hayat"!

    Sivil olan, sivil hakların geliştirilmesini isteyen bir yurttaş, silaha hiçbir zaman elini sürmemelidir.

    Haklılığını sivilliğinden alan kişi sivillikten vazgeçerse haklı olmaktan da vazgeçer...

    RESMi OLANI TÜRKÇE'DiR AMA HEPSi ÖZGÜRDÜR

    Artık sivil de değildir haklı da.

    Bir dilde manası çirkin olan, yani çirkin bir şeye isim veya duruma sıfat olan kelime sayısı artmışsa işte o zaman o dil, evet "yozlaşıyor" demektir.

    Dil yani lenguiç, iyi kullanılmazsa tehlikeli olur.

    Çünkü dil, her türlü kullanıma müsait mükemmel bir ses organizasyonudur.

    insanları başkalaştırır.

    Ama "başka"dan korkmaya gerek yoktur.

    "Başka" güzel bir kelimedir.

    Çünkü aslında aynı dili konuşan, konuşmayan herkes "BAŞKA"dır.

    Ve başka, başkalık güzeldir.

    Başkasının başkalığıyla birleşiriz ve bu birleşme bazen AŞK diye patlar.

    Ve aşk nerede olursa olsun kendisi dışındaki her şeyi önemsizleştirir.

    Biz kendi bahçemizdeki dillerin hepsini bilek, öğrenek, bir de üstüne ingilizce, Fransızca filan çakıp dünyanın karşısına çıkak.

    Diyek ki bizim bahçede insanoğlunun şu kadar senede imal ve muhafaza ettiği diller, hazineler var!

    Süryanice var, Keldanice var, daha araştırsak bulacaklarımız var...

    Bunların içinde resmi olanı Türkçe'dir.

    Ama hepsi Türkçe kadar özgürdür diyelim.

    KÜRTÇE'Yi CENDEREDEN TÜRKÇE KURTARACAKTIR

    (Hem belki diğer dişlerini de yaptırmasına yardım edebiliriz şu tek dişli, tek taşlı medeniyetin.... "BiZ"i düzeltirsek herkesi düzeltiriz.)

    Hepimizin eşit derecede duyacağı bir gururla dünyaya diyelim ki:

    Bizzat Türkçe'nin kendisi diğer dillerimizin güvencesidir.

    Çünkü onları özgürleştiren şeyler Türkçe yazılacaktır.

    Türkçe bizim ortak dilimizdir ve ortak kimliğimizi oluşturur.

    Ve Türkçe, güzel kelimeleriyle her şeyi iyileştirebilir.

    Kürtçe'yi bu cendereden çıkarabilir.

    Alır bu Mezopotamyalı kardeşini, önce yaralarını iyileştirir.

    Onu özgürleştirir...

    Kürtçe'yi, korku salan, öfke çağrıştıran bir meselenin parçası olmaktan, bu hiç hak etmediği yankısından Türkçe kurtaracaktır.

    Çünkü DiL güncel bir mesele değildir.

    Güncel bir kavganın konusu olması, hiç hak etmediğimiz bir trajedidir.

    Ve kavga da (ki Kürtçe şer denir), trajedi de (ki ona Kürtçe'de de trajedi denir) çirkin kelimelerdir.

    Elbette bütün kelimelerle ilgili kullandığım "güzel" ve "çirkin" kelimeleri tırnak içindedir.

    Bazı tırnak kalın, bazısı incedir; ama hepsi tırnak içindedir.

    Çünkü asıl güzel olması gereken, kelimelere yön veren mekanizmadır ve bildiğim kadarıyla ona da akıl denir.

    TAKATiMiN SONUNDAYIM ELiMDE SADE KELiMELER

    Akıl dilin patronudur ve hiçbir zaman ve hiçbir koşulda yetkilerini akılsızlığa, öfkeye devretmemelidir.

    Bu bir mektup.

    Kanamalı bir güvercinin kanadına yazıldı.

    Hangi yüreğe konarsa o okusun ve bu ölümcül gidişi durdurmak için yapabileceği bir şey varsa hemen şimdi yapsın diye yazıldı.

    Ölüm üzerine...

    Mayın üzerine yazıldı.

    Kürtçe meselesi, Türkçe meselesi üzerine bir yakarış bu.

    Ben... Yani kalemden başka silah, vicdanından başka pusula tanımayan, bilmeyen ben...

    Ne elimde dünyayı kurtaracak bir bilgi var, ne düşleri aydınlatacak bir lamba...

    Elimde sade kelimeler...

    Dizlerimin üstüne çöktüm, ağlıyorum.

    Takatimin sonundayım ve durun diyebiliyorum sadece.

    Yalvarırım... Durun!

    Durdurun!

    Yılmaz ERDOĞAN
    4 ...