patlıcan biber domates alamayan yurdum insanına yapılan kıyak.
sofrana koyacak doya doya yiyecek sebze meyve et balık alamıyorsun. kışın kombini açmıyorsun ev de kazak ile dolaşıyorsun, yatarken soyunmak yerine üşümemek için giyiniyorsun.
elektrik su doğalgaz internet faturanı ödeyemiyorsun.
bunları boşver, sen ucuz ekmek derdindesin ama gel sana kredi verelim de ev al.
şimdi birisi bu duruma "tam bir ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin durumu" yakıştırması yaparsa haksız diyebilir miyiz?.
unutmadan; bu ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler sözünü söyleyen marie antoinette değildir.
işin doğrusu şöyledir: 1789 yılı ekim ayında fakir kadınlar, hükümetin değişmesini istediklerini kral'a duyurmak için versailles sarayı önünde yürüyüş yapıyorlardı. söylentiye göre, kadınların ne istediğini yanındakilere soran kraliçe marie antoinette'e "ekmek istiyorlar" dendi ve o da "ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" anlamında bir şey söyledi.
sen misin bu lafı eden, bir zaman sonra ekmek-pasta ikilemi kraliçenin boynunda giyotin bıçağı olarak tecelli edecekti. ama gerçek böyle değildi...
suçlu aslında devrim'in fikir babalarından olan j. j. rousseau'idi, "itiraflar" adlı kitabında, bir olayı anektod olarak yazmıştı. adı bilinmeyen bir prenses oyun oynarken, hizmetçilerin ekmeğinin bittiğinin konuşulduğunu duymuş ve lafa karışarak "qu'ils mangent de la brioche" demişti; işte uğursuz sözcük buydu ve belalı sözcük; "brioche"du; sözcük iyi kalitede bir ekmek türünün adıydı ve o prenses'in gördüğü, bildiği tek ekmek türü buydu yani "brioche" ve prenses hizmetçilere bu ekmeğin verilmesi amacıyla yani iyi niyetle konuşmuştu.
inanılmaz ama doğru, bir kere bu kitap yazıldığında marie antoinette daha küçük bir kızdı ve fransa'da değildi, ikincisi ise uğursuz devrim sırasında rousseau'nun kitabındaki bu bölüm kasıtlı olarak marie antoinette'e atfedilerek, suçlamanın temelini oluşturdu. ne diyelim, doğruluk, özgürlük ve adalet adına devrimleri yapanlar, çoğu zaman yıktıklarından daha kötü ve aptalca acımasız olabiliyorlar.