Kendim de dahil bir grup insan var ki bu düşünce tuhaf bir şekilde huzur veriyor. Hayat hepimizin boynuna bir tasma geçirmiş bizi eğitmiş ve alıştırmış. Şimdi hayatı savunuyoruz varlığımızla övünüyor ve onu koruyoruz. Bazılarının tasması gevşek, ne büyük yetenekleri ne de yeteneklerini besleyen tutkuları var. Mesela ben lüks araba tutkusu olan insanları kıskanırım ya da sigara tiryakilerini, gece gündüz çalışıp hedefine ulaşmak için hile yapmaktan çekinmeyen insanları.
Tasması gevşek olanların Alkışkanmak istedikleri saygı duydukları eller yoktur. Kendi anlayışlarında da büyük eksiklikler görüyorlar oysa anlamak için yaşamdan bile vazgeçerler, aslında bilir ki imkansızdır. Yine de anlama çabası onu yalnızlaştırır. Hayat onları gözden çıkaralı çok olmuştur.
Ölmeyi istiyor olmak baş edilmesi gereken hastalıklı bir durum değildir. içinde var olduğu kabul edilmesi gereken yüzleşilmesi gereken bir duygudur. Asıl istenen ölmek değil... istenen, yok olmaktır. Kendi acılarımıza, sevdiğimiz insanların acılarına uyum sağlayabilmemiz gerekir. Yeri geldiğinde yakınlarımızla çıkar çatışması yapabilmeliyiz. Ama bir aslanın bir ceylanı parçalamasına bile hala alışamadın. Zayıfsın, ölmeyi isteme sebebimizin, yaşamın kulağımıza bunu fısıldaması yüksek ihtimal.
Çocuk sahibi olmak istiyorsanız dünyaya sadıksınız demektir. Oyunun kurallarını kabul etmişsiniz, varlığınıza minnet duyuyor ve onu sürdürmek istiyorsunuz demektir.
Eğer dünyaya çocuk getirme düşüncesi sizi korkutuyorsa, hayatı biraz ikiyüzlü buluyor ve her an bu dünyadan ayrılmaya hazır olmak, geride kalan çocuklarınız için endişe etmekten kaçınmak istediğiniz anlamına gelir.
Yukarıdaki bence geçerli olan basit bir test. 1. Grup 2. Grubu anlaşılmaz ve arızalı bulur. 2. Grup 1. Grubu haklı bulur. Bu yazı da diğer yazılar gibi, kusurlarına rağmen, bir gün birine omzunda bir el olma umuduyla yazıldı.