4.
-
yitik öyküdür, tarihten iki ayrı coğrafyaya damlayan, iki yürekte durmadan kanayan
seyduna ile şahrud
yüreklerinin akarken bıraktığı izi birbirlerinin gözlerinde aradılar, yoktu
iki iklim farkıydılar...
ne zaman gözgöze gelseler yangın çıkmayacak denli uzaktılar
yalnızca aynaların dökülen sırrına yansırdı üçüncü bir kente düşmüş suretleri.
şahrud gökyüzü geliniydi, yüzüne bulut inse donardı masal gözleri
bir solukluk rüzgarda bile kanardı usul usul gelincik bedeli
seyduna yeryüzü cehennemi ölüm çağırır uçurumlarda sınardı sevdasını
mağma yüreği
yalnız ufuk çizgisinde buluşurlardı.. onu da güneş günde iki kez ateşe verirdi...
iki iklim ayrıldılar
"ya şahrud" dedi seyduna
"gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm, ardına bakma, gözyaşımla vurulursun, su gibi git"
şahrud'un yüzüne keder mayın gibi durdu
ve zaman gözlerinin su yeşiline kuruldu
hüzün bir buda heykeli gibi çırılçıplak yüzlerine oturdu..
rivayet odur ki, şahrud vardığı denizlerde hala seyduna türküleriyle uyanmakta
seyduna şahrud'un gözlerinden kalan masalla yaşlanmakta...