Kitabı sihirli bir olay gibi görmenin abartmanın bir manası yok. Nitelikli bilgi yahut deneyim sunan her şey kıymetlidir.
Bu kitap da olabilir, makale de olabilir, röportaj veya sohbet de olabilir, film de olabilir ya da bizzat deneyimlenen tecrübe de olabilir.
Biri bir diğerinden daha iyi denilemez. Sunduğu içeriğe ve sunuş biçimine bağlı olarak değer kazanır.
Bir de nedense genel kültür tipinde bilgiyi çok yücelten bir zihniyet de mevcut. Bunlar seçim ve öncelik meselesidir. Misal sizi herhangi bir filmi izlemediğiniz için, herhangi bir kitabın adını bile duymadığınız için yahut herhangi bir tarihsel bilgiyi bilmediğiniz için anında hor görmeye kalkan bir zihniyet var.
Bu zihniyete göre insanın bilmekle mükellef olduğu keskin hatlarla belirlenmiş konular vardır ve bunlardan birine bile tam vakıf değilse affı olmaz. O insan cahildir, yetersizdir vs.
Herkes ilber ortaylı olmak zorunda değil veya ilber ortaylı ulaşılması gereken bir hedef, idol olmamalı. standart kabul gören bilgi-kültür herkesin ilgisini çekmeyebilir. Bu onu bilgisiz kılsa da sığ biri kılmak zorunda değildir. Her hayat bireysel ve kendine özgüdür.
Bilgi, kültür vs bunlar emin olun kalite standartı değil. sadece çoğu şey gibi bir algıdan ibaret. (sadece duvardaki bir diğer tuğla)
insana kalite katan esas meziyeti açık bir algı ve özgün bir bakış açısı sahibi olmasıdır. Size çocukluktan beri öğretilen çok kitap okuyan çok zeki olur zihniyetinden ibaret bakmayın hayata.
Fuzuli, "Diploma insanın cehaletini alsa da hamurunda varsa eşeklik baki kalır" sözüyle söylemeye çalıştıklarımı özetlemiş aslında.