bir kısım sözlük yazarlarıyla sabah 9.30 a kadar uzattığımız zirve.
giriş gelişmeyi herkes anlatmış zaten, bi de ben anlatmayım demeyeceğim. anlatacağım, herkesin gözlemi kendine kardeşim.
en başından başlayacak olursam;
fatal'ın stüdyoya gidiş saati 19 demesiyle, sınavdan çıkıp kendimi taksime nasıl atacağımı şaşırdım. bir de gittik ki, muhabbet koyu. hiç kalkmaya hazırlanan bir grup yok karşımızda.* taa 20 ye doğru kalkıldı mekandan,ben boşuna stres yapmış oldum. ama iyi oldu bir yandan yoksa geç gider o muhabbeti kaçırırdım.
sonra stüdyoya gittik. minderini kapan attı kendini yere. bir kısım sözlük yazarının bayıldığı pınar hanım ' kızları ön tarafa alalım ' dedi. kızlar öne geçti, ben kartal penchesiyle ikinci sırada oturuyordum. ön sırada da beyaz etli prens oturuyordu. sarışın bir abla geldi. bi bana, bi beyaz etli prense, bi yanımdaki kartal penchesine bakıp, 'siz ikiniz birlikte misiniz?' diye sordu. evet deyince ikiniz birden öne geçin o zaman dedi. kartal penchesi beni sattı, tek başıma geçtim öne oturdum deli bozgun dolu dizginin yanına. oturmaz olaydım! - oturmaz olaydım deyince sanki yanımdakinden memnun olmamışım gibi olmuş.ben dans olayını kastederek demiştim, arkada rahat rahat otururdum öyle aksiyonlar olmazdı manasında. yanlış anlaşılma olmasın-
ilerleyen saatlerde ben amaçsızca telefona bakarken kafamı çevirmemle şafak sezer'i karşımda görmem bir oldu. -şimdi nickini söylemek istemiyorum baş harfi kartal penchesi- soffy havalandı,şafak sezer'i bekletti öyle ayakta falan demiş. yok öyle bişey! görmedim. öyle boş boş geziyor sanıyordum ben onu.bu konuya da açıklık getireyim burdan.
sonra program biraz daha ilerledi. bir yandan deli bozgun dolu dizginle dedikodu yapıp, bir yandan kartal penchesine laf yetiştirirken, önüme bir döndüm ki.. aman allah'ım! yok böyle bir güzellik! -hayır, sinem kobal'dan bahsetmiyorum, ne yapayım ben sinem'i?!- o an aşık oldum sözlük. bu da itirafım olsun. kime mi? alp kırşan'a! televizyonda falan da iyi çocuk, hoş çocuk diyorduk da 2 metre yakından bakınca -abartmadan söyleyeceğim- tek kelimeyle; büyüleyici! o nasıl tatlı bir surattır, o nasıl tatlı bir gülüştür öyle. programın geri kalanında ona yoğunlaştım ben. bilmiyorum ne oldu, ne bitti.
' aaaaalp evlen benleee!' diye bağıracaktım ama sözlüğün itibarını iki paralık etmeyim diye sustum, içime gömdüm aşkımı. yoksa ben yapardım yani, ne olacak ki sonuçta. her neyse.
program düşündüğümüzden erken bitince;taksim'e gittik. ara sokaklarda sürü halinde gezerek çorbacı bulduk. yiyip içtiğimiz bize kalsın, ordan tophaneye geçildi. -isim vermeyim baş harfi fatal- burdan çıkışta tophaneye yürüyeceğiz orda yapcaz bişeyler dedi, ama yürüyen kafilenin içinde göremedik kendisini.
-yanlış hatırlıyorsam düzeltin- kuntayı kinteleyen adam önderliğinde tophane'ye yürüdük. orda geçen muhabbetleri, yaşanan olayları anlatmayacağım. gelseydin abi, her şey de anlatılmaz ki!
gittik tophane'ye melankolik kurmuş ortamı, yapmış anlaşmaları. bize bir tek oturup muhabbet etmesi kalmış. e yaptık bizde muhabbetimizi. sabah 6 gibi, kalkarız birazdan dedi melankolik ve 7.30 a kadar - evet tam 1,5 saat- oyaladı beni. orda uyuyup kalacaktık az kalsın. zaten o saate kadar bizimle kalan bazı yazarların uyuklarken çekilmiş fotoğrafları mevcut melankolik de. benden söylemesi.artık şantaj aleti olarak mı kullanır, ne yapar bilemiyorum.
7.30 gibi ordan kalktık evlere dağıldık. tabi aynı istikamete gidenler,birlikte koyuldu yola. tophaneden eminönüne kadar 7-8 kişilik bir grupla yürüdük yine. eminönü'nde 2 fire vererek; melankolik, corpsebride, faati, faati'nin kız arkadaşı ve ben vapurla kadıköy'e geçtik. hadi kahvaltı yapalım fikri çıktı birinden. oturduk bir de kahvaltı yaptık. tesadüf eseri bineceğimiz otobüsler de denk geldi.9.30 gibi indim ben otobüsten bitti benim için zirve.
o değil de; saipsiz stüdyoya girmeyi beklerken 'normal insan sözlükte yazar olmaz' demişti. neden öyle düşünüyor ki, ne var ki sözlük yazarlığında diye düşünmüştüm. muhabbetim yoktu ondan soramadım neden öyle dediğini o zaman. sabah anladım ama. hangi normal insan gözünden uyku akarken, gülmekten dalağı şişmiş, asrın esprisi yapılsa dahi anca 'hah' diye tepki verecek haldeyken sırf muhabbeti kaçırmayım diye oturdukça oturur bir mekanda?
son olarak; bize bu güzel geceyi organize ederek geyiğin dibine vurmamızı sağlayan fatal'a teşekkür etmesem ayıp olur.