1831 doğumlu diyap ağa ve aşireti ferhatuşağı, her dönem devlete bağlı, milli menfaatleri koruyan bir unsur olmuştur.
23 temmuz-7 ağustos 1919 tarihleri arasında toplanan erzurum kongresi, her ne kadar bölgesel bir kongre olsa da, kongrede alınan kararlar tüm memleket için hayati kararlardı.
kongre sonrası oluşturulan temsil heyeti ise, türk'ün kutlu davası olan kurtuluş savaşımızı sevk ve idare edecek heyetti...
erzurum kongresinde alınan "vatan bir bütündür parçalanamaz" ve de, "işgale karşı millet boyun eğmeyecek, direnecektir" kararları ve bu kararların icracısı olarak temsil heyeti'nin oluşturulması, işgal kuvvetlerini ve damat ferit hükümetini oldukça kızdırmıştı.
öte yandan anadolu halkı, erzurum kongresinde alınan kararlara olumlu tepki vermiş, milletin bağrında yanan özgürlük ateşi, anadolu'nun her yerinden yükselmeye, temsil heyeti ve mustafa kemal paşa etrafında örgütlenmeye başlamıştı...
işte bu neticelere engel olmak ve eylül ayında düzenlenecek, ulusal nitelikteki sivas kongresine engel olmak amacıyla, ingiliz istihbaratı ve damat ferit hükümeti mustafa kemal paşa ve temsil heyetini ortadan kaldırmaya karar verdi...
kemal paşa ve temsil heyetini ortadan kaldırma işi, elazığ valisi olan feyzizade ali galip bey'e verildi...
feyzizade ali galip, ingiliz istihbarat binbaşı edward william charles noel, malatya mutasarrıfı halil bey, kürdistan teali derneği başkanı bedirhanoğlu seyyid abdülkadir, mevlanzade rifat, konya mebusu zeynel abidin, karesi mebusu vasıf ve şeyhülislam mustafa sabri'den oluşan bir organize kötülük heyeti, mustafa kemal paşa'ya yapılacak suikasti en ince detaylarına kadar planlamıştı...
kemal paşa ve temsil heyeti, erzurum-sivas arasında ortadan kaldırılacak, olmazsa sivas basılıp tutuklanacak ve istanbul'a gönderileceklerdi...
planının ilk aşaması olan suikast için eski hamidiye alayı komutanı olan diyap ağa'ya haber gönderilip elazığ'a çağırılır. lakin diyap ağa yaşlı olduğundan kardeşi haydar ağa'yı elazığ'a gönderir.
esasen diyap ağa, bir hain olarak gördüğü ali galip ve damat ferit'i hiç sevmezdi.
yazının başında da değindiğimiz üzre, diyap ağa her devirde devlete tam bağlı bir şahsiyetti. abdülhamid döneminde de böyleydi ve bir saray damadı olan ali galip'in ve yine diğer damat olan damat ferit'in abdülhamid'e ihanet ettiğini, her ikisinin de yanar döner, kaypak ve yavşak insanlar olduğunu iyi bildiğinden bu davete icabet etmemiştir...
diyap ağa'nın kardeşi haydar'a elazığ'da, mustafa kemal ve temsil heyetini yolda yakalayıp ortadan kaldırma görevi verilir. bu iş için ise son derece yüklü bir meblağ ödeme yapılır...
haydar ağa, yanındaki adamlarla birlikte görevi alır almaz, ağabeyi diyap ağa'nın yanına gider ve durumu anlatır.
diyap ağa, ali galip ve damat ferit'i tanıdığı gibi, mustafa kemal paşa'yı da iyi tanır. o'nun adını duyunca gözlerinin içi güler...
zira diyap ağa ve mustafa kemal paşa, bitlis ve siirt'in rus işgalinden kurtarılması için birlikte çalışmış, cenk etmişlerdi.
mustafa kemal paşa, diyap ağa'nın ebedi komutanıydı...
işte kurtuluş savaşı'ndan yıllar evvel atılan bir dostluğun temeli, şimdi meyvelerini vermeye başlamıştı.
diyap ağa, kardeşi haydar ağa'ya gerekli talimatı vermiş ve o'nu mustafa kemal paşa ve temsil heyetini yakalamak(!) için göndermişti...
o esnada mustafa kemal ve temsil heyeti, erzurum'dan sivas'a varmak üzere yoldalardı...
bir dere kenarında yol alırlarken etrafları atlı milisler tarafından kuşatıldı.
kimdi bunlar?
rum çeteleri mi? yoksa ermeniler mi?
heyettekiler korku içinde başlarına geleceği çaresizce beklerlerken, mustafa kemal paşa dağlara dönerek haykırdı;
"kastınız beni öldürmek midir...???"
temsil heyetini kuşatan milislerin başı cevap verdi...
"ben ferhatuşağı aşiretinden haydar ağa...hayır paşam, muradımız seni öldürmek için bize verilen bu parayı sana vermek mücadelemiz için emrine girmektir...size diyap ağa'nın selam ve muhabbetleri ile geldim..."
haydar ağa'yı yanına çağırarak durumu anlattı, sivas kongresi sonrası ankara'da meclisi yeniden açacaklarını, onun da kendisiyle birlikte ankara'ya gelmesini istedi.
haydar ağa; "paşam ben bu dağların toprağını, çiçeğini, kuşunu terk edemem, ankara'ya ağabeyim diyap ağa'yı göndereceğim..." der ve vatanın aziz kurtarıcısına sivas'a kadar eşlik eder...
işte yiğit türkmen bozkurtları diyap ağa ve kardeşi haydar ağa kurtuluş savaşımız için bu kadar önemli, cumhuriyetimizin kuruluşunda bu kadar etkili insanlardır...
onlar ne koçgiri'de, ne dersim isyanında devletine, milletine ihanet etmemiş, türkmen ocağını dersim dağlarında her daim tüttürmüş olan bu vatanın çimentolarıdır...