ismet özel

entry962 galeri video26
    904.
  1. dünyanın en egoist adamıdır. hem de ikinciyle arasında denizler kadar mesafe olduğuna eminim. deus otiseus inancına sahipken toplumcu sosyalist bakış açısıyla yazdığı şiirlerine ve islamiyeti kabul ettikten sonraki şiirlerine bakıldığında ortak nokta ismet özel'in benidir. bütün imgeleri oradan doğar. biraz daha karmaşık bir şiire dönmesinden başka da değişen bir şey olduğunu sanmıyorum.
    partizan şiirindeki "ölürsek bir parzizan gibi ölmeliydik." dizesine karşı edip cansever "Bu şiirde partizan kelimesi yerine haziran kelimesini koysan hiçbir şey değişmez." der. gerçekten de değişmez. çünkü ismet özel'in yaptığı bütün şiirlerinde inandığı her şeyden önce "ben"ini ve yeteneğini göstermek istemesidir. "partizan" kelimesini o yıllarda sadece içinde bulunduğu toplumcu anlayışın gereğini yapmak için kullanılır.
    aynı şekilde dine döndüğünde kullandığı bazı kelimeler de yine "gereğini yapmak" içindir. bakınız "evet isyan" şiirinden:

    "
    ben karakavruk yüzümün arkasında
    kırbaçlayarak büyüttüğüm ağrıyı bırakıyorum
    bana ne çerçilerden, çerilerden, kullardan
    halksa kal’am onu kal’a kılan benim
    (...)
    Ben merd-i meydan
    yani toprağın ve kanın gürzü
    güllerin bin yıllık mezarı bendedir
    yukardan bakarım efendilerin pusatlarına
    insanların bütün sabahlarını merak ederim
    gök hırpalanmaktadır merakımdan
    ıtır kokan benim yumruklarımdır
    benim kavgamdır o, aşk diye tanınan."

    aşk da kendisi halk da kendisi. kullanılan kelime "halk" da olsa "eşref i mahlukat" da olsa -birini toplumcu anlayışın ve diğerini de islam anlayışının insanı yüceltmek için kullandığı kelimeler olarak düşünüyorum. tam bir karşılanma yok çünkü birbirinin zıttı değiller.- toplumcu anlayıştan vazgeçişle yazdığı şiirlerde de sadece "halk" kelimesinin ortadan kalktığı görülür şiirlerin bütün havası aynıdır. yerine bazen "kandil, minare, allah" ya da allah ı imgeleyen kelimeler gelir. fakat ismet özel bunları kendini yüceltmek için kullanmayı bilmiştir, "amentü" şiirinden:

    "Hayat
    dört şeyle kaimdir, derdi babam
    su ve ateş ve toprak.
    Ve rüzgâr.
    ona kendimi sonradan ben ekledim
    pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
    ham yüreğin pütürlerini geçtim
    gövdemi alemlere zerkederek
    varoldum kayrasıyla Varedenin
    eşref-i mahlûkat
    nedir bildim."

    ya da "karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak" şiirinden:

    "benim adım insanların hizasına yazılmıştır
    her gün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu
    keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydım
    ölüm ve acılar çatsaydı beni
    düşüncem yapma çiçekler kadar gösterişli ve parlak
    sözlerim ihanete varacak doğrulukta olsaydı."

    dizelerinde de halka ya da toplumcu anlayışa dair bir şey göremesek de temanın şairin kendi benliği etrafında şekillendiği bellidir. bu yüzdendir ki şairin"partizan" ya da "haziran" demesi edip cansever in dediği gibi şiir severler için birdir. hiçbir fark yoktur.
    ismet özel'in hayatının ve şiirinin iki dönemi var gibi düşünülüyor ancak yetmişlerin başında islam inancına dönmesindan sonra yazdığı şiirlerde uzun yıllar gelgitler görülüyor "akdeniz'in mora çalan mavisi"ni yazdıktan sonra "amentü"ye geçişi gibi...
    tabii ki bu edebiyat tarihçisi için karışıklık gibi görünse de şiir sanatı açısından bir fark yoktur. bu kadar konuşup sonunda övmek istemezdim fakat ismet özel şiire soktuğu duyulmadık kelimeler, yoğun ve özgün imgeleri ve benliğini öne çıkaran tarzıyla türk şiirinin önemli bir yeteneğidir. herhalde sağ ve sol görüşü kendisini "itici" bulmak konusunda birleştirebilir. o kadar da itici biri.
    birlikte yola çıktığı yarı yolda bırakılan arkadaşı "ataol behramoğlu" onun sürekli bir "yeni adam" ve "başka biri" olma arzusunda olduğunu söyler ve:
    "ilk şiirlerinde bütün isyancı tonuna karşın, henüz yeterince toplumcu olamayacak kadar ergenlik boğuntularıyla doluydu. Bugün de onun yeterince dindar olamayacak kadar aynı boğuntuların etkisi altında olduğu ve üstelik (gerek Evet, isyan’ın gerek
    son kitabın birçok şiirinin açıkça kanıtladığı üzere) kişiliğinde toplumcu bir
    dünya görüşünün derinliğine izler bıraktığı kanısındayım” der.
    behramoğlu bunları yetmişlerde söylediyse de ismet özel şiirinde günümüze kadar değişen çok fazla bir şey olmadığını söylemek mümkün.

    yine de güzel mi bakınız oldukça güzel:
    içimden şu zalim şüpheyi kaldır ya sen gel ya beni oraya aldır

    Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak
    ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım
    kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar
    kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak
    onların yardımıyla dünyamıza acıdım.

    Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran.
    Herkes alışkın dölyatağı bersalarla ağulanmış bir dünyaya
    Benimse dar
    çünkü dargın havsalamın
    gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
    Önce kalbim lanete çarpa çarpa gümrah
    sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu
    sakın Styks sularının heyulası sanmayın
    er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,
    biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz
    öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz
    ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak
    ne ellerin hırsla yaban tutuşu
    ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır
    dev iştihasıyla bende kabaran aşkı
    yetmez karşılamaya.
    insanlar
    hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır
    o ferah ve delişmen birçok alınlarda
    betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır
    çelik teller ve baruttan çatılınca iskeletim
    şakaklarıma dayanınca güneş
    can çekişen bir sansar edasıyla
    uğultudan farkedilmez olunca konuştuğum
    kadınların sahiden doğurduğuna
    toprağın da sürüldüğüne inanmıyorum
    nicedir kavrayamam haller içinde halim
    demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm
    bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü
    su içtiğim tas bana merhaba dedi, duydum
    duydum yağmurların gövdemden ağdığını.

    Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
    aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
    sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
    bir harfin başlattığı yangın ile söndür
    beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
    öyle mahzun
    ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük