öncelikle paranın yönetimi olup işletmeler açısından fonların (varlıkların) yönetimidir. bireyler açısından paranın yönetimi söz konusu olurken işletmeler için para ve diğer fonların yönetimidir. devlet açısından ise sahip olduğu fonlar ile yapacağı harcamaların yönetimi söz konusudur.
fon arz ve talebinin karşılaştığı yer finansal piyasadır ve fon transferleri aracı (mali) kuruluşlar ve finansal araçlar vasıtasıyla gerçekleşir. finansal kurumlar ve araçlar fonların değişimini kolaylaştırır. bankalar, sigorta işletmeleri, emeklilik kuruluşları, menkul kıymet yatırım kuruluşları vb., kuruluşlara, hisse senedi, tahvil, bono gibi araçlar finansal araçlara örnek olarak verilebilir.
1900'lü yıllarda işletmelerde temel problem fon ihtiyacı olduğu için finansal yönetici işletmenin kredi kuruluşları ile ilişkilerini düzenleyen ve fon temin eden kişi durumundaydı. dolayısıyla finansal yönetim de fon temini ile ilgiliydi (bilançonun pasif tarafı).
daha sonra daha ucuz fon temin edebilmek için doğrudan tasarruf sahiplerine başvurma fikri ile menkul kıymet ihraçlarına yönelinmiştir. ancak o dönemde sermaye piyasalarının gelişmemiş olması bunu kısıtlamıştır. 1930'lu yıllara gelindiğinde büyük buhran ve işletme iflaslarının yoğunlaşması ile işletmeler nasıl iflas etmez, nasıl ayakta kalabilir konuları incelenmeye ve düşünülmeye başlanmış, finansal yönetim de bu amaca yoğunlaşmıştır. bu amaç çerçevesinde firmaların reorganizasyonu ve likitidelerinin güçlendirilmesi için çalışılmıştır.
1950'li yıllara kadar fon temini konusuna yoğunlaşan finansal yönetim 1950'li yıllardan itibaren kantitatif (niceliksel) yöntemler yardımı ile bilançonun aktif tarafı yani fonların kullanımı (varlıklar) ile ilgilenilmeye başlanmıştır. fonların temin edilmesinin yanı sıra temin edilen fonların işletmede verimli alanlara ve amaca uygun olarak kullanılması finansal yönetimin kapsamına girmiştir. sermaye bütçelemesinde iskonto edilmiş nakit akışları tekniği kullanılmaya başlanmış, sermaye maliyetini ölçme ve finansal varlıkların değerlendirilmesinde yeni teknikler kullanılmaya başlanmıştır.
1960'lı yıllarda sabit ve cari varlık yönetimi ağırlık kazanmış matematiksel teknikler kullanılmaya başlanmıştır. işletmelerin büyümesi ve büyümeye önem vermeleri, üretilen ürünlerin çeşitlenmesi, pazarın genişlemesi, işletme birleşmeleri ile güçlü işletmelerin ortaya çıkması, ar-ge çalışmalarına önem verilmesi ve haberleşme, ulaşım ve teknolojideki gelişmeler ile rekabetin yoğunlaşması finansal yönetimin gelişmesini hızlandırmıştır.
bu gelişmeler yeni finansal teknik ve analizlerin gelişmesini sağlamış, işletmeler verimliliği artırmak için varlıklarını daha etkin kullanmanın yollarını aramaya başlamışlardır. 1970'li yıllarda değer maksimizasyonu ve riskle ilgili değerlendirmelerle modern finans anlayışı ortaya çıkmıştır. 1980'li yıllarda bilgisayar ile karar alma ve uygulama hızlanmış, sermayenin dolaşım hızı artmış, uluslararası portföy yatırımları ile uluslararası finansa yoğunlaşılmıştır.