Bir süre önce bu iğrenç dosyanın tamamını okudum. Şikayetçi olan 2 kişi vardı. Geriye kalan ırzına geçilmiş abdestli, Takkeli lgbt lilerin tamamı başlarına gelen şeyin gayet islami, gayet manevi ihtiyaç giderici bir durum olduğunu, badelenmeyenin anlayamayacağı türden hikmetler içerdiğini iddia ederek biz hayret eden zavallılara cahil muamelesi yapıyorlar ifadelerinde. "Seyhimiz bizi badelerken kalp gözümüz açılıyordu ve kalp gözümüz açıldıkça da Allah'ın nurunu seyhimizin apış arasında görmeye basliyorduk" diyenler bile var. "Ben badelenince seyhimin dedigine göre, muslumanligimi az buçuk kurtarmış oldum ama eşim de badelenince tamamen müslüman olacaktım; bu sebeple de badelenme konusuna direnen eşime okunmuş suyu icirdikten sonra o da badelendi ve muslumanligimi kurtarmış oldum" diyen zavallının ifadesini okuduğumda aklım durdu.
Atatürk tekke ve zaviyeleri kapatırken bence çok büyük bir hata yaptı. Tekke ve zaviyeler8n olmazsa olmazı olan Harry Potter duzeyindeki seyh kerameti içeren hikayeleri anlatma ruhsatını diyanete vermiş oldu. Önceleri kapalı kapılar ardında icra edilen robot üretim faaliyeti ülke genelinde 300 tekke ve zaviyede gerçekleşirken ve tabi olanların sayısı Osmanlı nüfusuna oranla yüzde 3 seviyesinde iken diyanetin tasavvuf ve tarikat fikriyle oluşturduğu programı maharetiyle bütün camiler şeyh kerametlerinin anlatıldığı mekanlar haline geldi. Çünkü diyaneti oluşturan kadrolar bu tekke zaviye, dolayısıyla tarikat mensubiyeti olan insanlardan meydana getirilmisti. Halkın üzerine boca edilen tasavvuf ve tarikat hurafeleri daha meşru bir yöntemle geniş halk kitlelerine ulaşmma imkanı buldu. Oysa camiler-diyanet tekke ve zaviyelerin insanların beynini kullanılmaz hale getirmek üzere yüzyıllardır canhıraş bir azimle verdigi cehalet faaliyetlerini ortadan kaldırılması üzere gerçek ilim ve akıl yürütmenin merkezi olabilecek büyük bir alandı. Halk yüzyıllardır kendilerine anlatilagelen şeylerin din olmadığını, ardına büyük bir iştahla düştükleri şeyin, son 200 yıllık dönemde yaşadıkları sefaletin ve maddi-manevi kayıpların tek müsebbibi olan cehaletten ibaret olduğunu diyanet eliyle ogrenebilecekken, bu şansı maalesef yine tekke ve zaviye kültürünün yetiştirdiği beyinler yüzünden kaybetti. Yeni, modern Türkiye'de geçmiş alışkanlıkların sebep olduğu sosyolojik çöküntünün artıkları temizlenmesi üzerine devlet duzeyinde icra edilen bil umum çalışma en büyük hedefi iskalamis oldu. Akıl yürütmeyi becerebilen,
ufurukculugun ve şeyh kerameti anlaticiliginin dinle alakasının olmadığıni halka izah edebilecek beyinler o günden bugüne hep güçlenen tarikat çevrelerinin hışmına uğrayarak din düşmanlığı yaftasiyla etkisizlestirildi. Süreç onların lehine devam ediyor ve bu gidişle de değişeceği benzemiyor.