Üç kişi pikapla Arapgir’den keban’a gidiyoruz. Ben arka koltukta oturuyorum. Bilenler bilir tam Keban girişinde alabalık tesislerinden hemen önce v şeklinde bir viraj var. işte o virajı alamadık. Pikap arkadan kaymaya başladı. Dedim toplar herhalde. Toplayamadı ya la! Sağ tekerler yerden kesildi. Hani böyle aksiyon filmlerinde olur ya araba 2 teker üstünde gider hani. Aynı öyle gidiyoruz. Herhalde bi 20 metre filan da öyle gittik. Ama ben halen pikabın şöyle bi sarsılıp 4 teker üstüne filan oturacağını umuyorum. Umduğumla kaldım. Pikap sola devrildi. Sol taraf üstünde sürükleniyoruz. La diyorum bari takla atmasak. Takla atarsak pikabın ağırlığı altında eziliriz çünkü.
işte biz öyle sol yan üstü sürüklenirken şoförün sol kolu asfaltla kapı arasında sıkıştı. Şoför koltuğunun solundan yüzüme yüzüme adamın kolundan kopan et, kemik parçaları geliyor, kan geliyor.
Jandarmanın kaza raporuna göre Bi 40 metre sürüklendikten sonra durmuşuz. Pikabın içi toz duman, gözlerim yanıyor. Ellerimle gözlerimi ovaladım. Ellerim kan revan, dünyayı sanki kırmızı bi camın arkasından görüyorum. Alabalık tesisinden yardıma koştular. Pikabı iteleyip 4 teker üstüne düşürdüler. Sol arka kapı açılmadı. Ben hemen sağ kapıyı açıp diğer arkadaşla beraber şoförü tahliye ettim. Arkadaşın, yardıma gelenlerin yüzüme bir bakışı var unutamam. Onların bakışını görünce ben de korktum. Ambulans geldi. Ambulanstakiler bana uzan filan diyor. Boyunluk takmaya çalışıyor, biri koluma damar yolu açıyor, kafa travması durumu ağır filan diyorlar benim için. Ama ben kendimi öyle kötü hissetmiyorum sanki. Att’ci kadın bir elinde gazlı bez, serumu yüzüme boca etti. Yüzümü temizleyince Diğer yaralıdan bulaşmış dedi ya, oh be dedim. Ömrümde öyle korktuğumu hatırlamıyorum.