her anımda yanımda olan, birlikte gülüp-eğlendiğim, bilgisine ve kişiliğine hayran olduğum, bir gün bile görmeyince deli gibi özleyip aradığım, bir tanemle, dedemle yaşadığım her anımı çok ama çok özlüyorum. bu kelimeyi daha önce hiç bu kadar derinden kullanmamıştım, 'özlemek'. daha önce hiç kimseyi ve hiçbir anımı bu kadar özlememiştim. oysa ne çok şey barındırıyormuş bu sözcük. bu kelimeyi ilk kez bu kadar çok kullanıyorum, özledim, hem de çok özledim.
o ciddi görüntüsünün altında yatan çocuk ruhu, benimleyken hep ortaya çıkardı. öylesine kafa dengi, öylesine açık fikirli, öylesine destekleyici, öylesine hayran olduğum biriydi ki, ne kadar yazarsam yazayım, kelimelerle ifade etmem olanaksız.
öylesine dürüst, öylesine gerçekçi, öylesine başarılı ve öylesine sevilen birini daha görmemiştim ben. hayatım boyunca onunla ilgili tek bir kötü anımı hatırlamıyorum, ona layık bir torun oldum hep, onu hiç üzmedim ve birlikteyken sadece güldük, eğlendik. hiç üzülmedik. ama yokluğunda üzülüyorum, özlüyorum çünkü. sonra diyorum ki kendime; 'üzülmene dayanamazdı, hep gül isterdi'. gülümsüyorum. gidişiyle bile sözleriyle tebessüm ettiren, öylesine mükemmel biri ki, neyse, öyle işte, keşke hiç gitmeseydin ama doğa-kanun. bir yanım sensiz hep buruk ama sen gittiğin yerde çok mutlu ol bir tanem, dedem, her şeyim.