+ canımcım hava çok soğudu eve bırak istersen sen beni sonra da sen eve gidersin?..
- ben hiç evime gitmek istemiyorum ya..
+ neden hayatım?
- evde kimse yok biliyor musun..
+ aa nasıl, annen baban? abin?
- abim bir arkadaşında kalacak bu akşam.. annemle babam şehir dışındalar, yarın gelecekler..
+ hadi yaa.. ama yalnızlık iyidir sevgilim, de sen neden bu kadar üzgünsüün?
- bebeğim evde bir tabak yemek yok ya.. ve işin aksi tarafı ben yemek yapmayı hiç bilmiyorum, tost bile yapamam. ne yiyeceğim onu düşünüyorum, bizimkiler para da bırakmamış, beş kuruşsuz kaldım, yemek falan ısmarlıyamıyorum. birlikteyken seni yiyordum da, * şimdi ne yiyeceğim eve gidince..
+ (duruma dayanamaz, hatta gözleri dolar) oooyh bitaneem ben geleyim o zaman size bir yumurta kırayım aşkımın karnını doyurayıım..?
- güzelim hiç gerek yok ya.. yorma sen de kendini benim için.. eve gitmek istiyordun zaten, hadi.. bırakayım seni ben..
+ aşkım olur mu hiç öyle şey sen orda aç aç oturacaksın ben evde yan gelip yatacak mıyım hayır bitanem mazeret kabul etmiyorum dooğru sizin eve gidiyoruz marş marş markete de uğrayıp bir kaç bişey alalım ben de para olacaktı biraz.
- ama bebeğim..
+ hadi aşkım ne tarafta sizin evin yolu?
(eve gidilir, girilir. şansınıza elektrikler kesiktir, şansız olanlar sigortaları da attırabilir ki ben hâlâ o elektriklerin birden bire ve sadece bizim katta kesildiğine inanmıyorum.)
gerisi malûmdur.. yemek derken, sizi yerler. ve işin bok yanı, ''ama sen gelmek istedin, üstüne üstlük ısrar da ettin'' der ve işin içinden sıyrılırlar. suç yine size kalır.