Emekli Büyükelçi Horoz Gibi Ötünce - ildeniz Divanlıoğlu
Doğan Kitapçılık AŞ Temmuz 2007
sayfa 38 - 39
Bayan Sevim Kent’in yüzü niçin kızardı? (1962)
Türkiye’nin Hindistan büyükelçisi Necdet ve Sevim Kent, Yeni Delhi’de çok popüler bir çiftti. Yabancı büyükelçiler kendilerine veda ziyafeti vermek üzere adeta sıraya girdiler, uzun bir liste oluştu. Bunlar arasında, Yunan Maslahatgüzarı Dimitri ve eşi Despina Velisarapulos da vardı. Velisarapuloslar diğer yabancı büyükelçilere nazaran mütevazı evlerinde büyük bir incelik ve konukseverlikle sıcak ve samimi bir veda yemeği için ellerinden gelen bütün çabayı göstermişlerdi.
Yemeğin sonunda Dimitri yaptığı konuşmada, çok beğenilen özel cümlelerle süslediği ingilizce bir metni okuyordu. Kentler için gerçekten hak ettikleri güzel iltifatlarda bulunduktan sonra, metni masanın üstüne bıraktı ve irticalen Büyükelçi Necdet Kent ve zarif refikaları Sevim Hanımefendi için Türk-Yunan dostluğunu en iyi aksettiren bu samimi ortamda, büyük bir zevk ve şerefle düzenledikleri bu “s..tir pilavının” sonunda, konuklarını şerefe kadeh kaldırmaya davet etti.
Ben güzel bir Türkçeyle söylenen bu “s..tir pilavı” tabirinin şaşkınlığı içindeyken, karşımda oturan Sevim Hanım’ın yüzünün kızardığını, elinden kaşığı masaya düşürdüğünü gördüm.
Yemekten sonra, benden on yaş kadar yaşlı olmasına rağmen, senli benli olduğumuz Dimitri’ye bu Türkçe tabirin anlamını bilip bilmediğini sordum. Cevaben, “Tabi anlamını biliyorum, bu Yunanca’da 300 yıldır konuşulan ve yerleşmiş bir tabirdir. Osmanlı imparatorluğu döneminde Atina’daki Türk valisinin istanbul’a tayini çıktığında, Yunanistan’ın kalburüstü kimseleri, zengin ticaret ve sanat çevrelerinin seçkin mensupları, Türk paşa için muhteşem bir veda ziyafeti verirlerdi ve buna ‘s..tir pilavı’ denirdi. Osmanlı idaresinden sonra da biz Yunanlılar bu tabiri aynen kullanmaya devam ettik. Garipsenecek bir şey yok” dedi. Bu samimi ifadeden sonra, kendisine bu Türkçe iki kelimenin ne anlama geldiğini açıkladığımda, şaşırdı, üzüldü. Derhal önce Sevim Hanımefendi’den, sonra Necdet Bey’den özür diledi, ancak öylesine bir şaşkınlık içindeydi ki, özür cümlesinde bile “s..tir pilavı” deyimini tekrar tekrar kullandığının farkında değildi.
Siz okurlarımın bazısı biliyordur, bu çirkin Türkçe tabir bugünlerde dahi, Yunanlılar arasında kullanılmaya devam ediyor. Acaba Yunanlı dostlara kendilerine bunun anlamı anlatıldığında, Dimitri gibi özür mü diliyorlar, yoksa Yunanistan’da 300 yıl süren Osmanlı yönetimindeki kullanış sebebini haklı görerek, onun için “Oh olsun” mu diyorlar.