cumhuriyet rejimi ve cumhuriyet düşüncesi son derece uzaktı 1283 numaralı harbiye öğrencisi genç mustafa kemal'e...
hürriyet ve özgürlükler ile ilgili pek çok kitaplar okumuştu ama cumhuriyet fikrini ona ilk aşılayan kişi harp okulunda fransızca öğretmeni olan necip asım bey'di...
genç subay adayı mustafa kemal, fransızca öğretmeninden ders dışı saatlerde de fransızca öğrenmek için istifade eder, ondan hem fransızca hem de yeni fikirler öğrenir.
mustafa kemal'in necip asım bey'den öğrendiği ve onu son derece heyecanlandıran şey ise cumhuriyet'ti...
hocasından cumhuriyet'i duyan mustafa kemal bundan sonraki konuşmalarında hocasına hep cumhuriyet hakkında sorular sormuş ve ona cumhuriyeti anlattırmıştı.
günlerden bir gün necip asım bey, mustafa kemal'e montesquieu ve russo'nun kitaplarını okumasını tavsiye etmiş. ve hocasının tavsiyesine uyan mustafa kemal montesquieu'nun kitaplarından birini okurken şu sözü görmüş; "cumhuriyet fazilettir..." ve bu sözü okuduğu kitabın sayfasına not etmiş...
işte o günden sonra cumhuriyet ve fazilet arasında bağ kuran mustafa kemal için cumhuriyet ekmek gibi, hava gibi, su gibi bir yaşam kaynağı olmuştu.
cumhuriyet kurulmalı, cumhuriyet rejimine geçilmeliydi...bu muhakkak olmalıydı...
gazeteci şerif bey kılığında libya çöllerine giden mustafa kemal'in aklında bu düşünce vardı.
anafaralarda, conkbayırında "savaşmayı değil ölmeyi emreden" kahraman şüphesiz ki cumhuriyeti düşünüyordu.
samsun'dan havza'ya geçerken tekeri kırılan arabalarını arkada bırakıp yanındakilere "yürüyelim arkadaşlar" diyerek yürüyüşe geçen mustafa kemal, aslında havza'ya doğru değil, cumhuriyete doğru yürüyordu.
bu fikri ilk kez erzurum kongresi sırasında beyan etmişti.
erzurum kongresinin toplandığı gece mazhar müfit'e not aldırırken şöyle dedi;
"düşman işgalinden kurtulduktan sonra yönetim şekli cumhuriyet olacaktır..."
bunu not almasını istedi mazhar müfit'ten...
sonra... sonraki yıllarda...
sakarya'da "hatt müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh da bütün vatandır" derken de aklındaki yegane düşünce cumhuriyetti.
dumlupınar'da yunan ordusu dağılırken arkalarından "hacianesti gel de ordularını kurtar" diye haykırırken aklındaki tek şey cumhuriyetin ilanına bir adım daha yaklaştığıydı...
içi içine sığmıyordu.
öyle ki, 1283 nolu harbiye öğrencisinden daha heyecanlıydı o gece...
ve işte her şey başlıyordu...
28 ekim gecesi, gazi'nin çankaya'da verdiği akşam yemeğine, atatürk'ün yakın çevresi iştirak ediyordu, yemeğe latife hanım da katıldı.
latife hanım son derece heyecanlıydı.
içi içine sığmıyordu.
çünkü o akşam yemeğinin gündemini biliyordu.
sevgili paşası niyetlerini önce eşine heyecan ve içtenlikle anlatmıştı.
latife hanım bu sebeple birkaç kez mutfağa inmiş, yemeklerin o akşam yaşanacak olayların şanına yaraşır olmasına özen göstermişti. mustafa kemal, arkadaşlarına, yemekten sonra "anayasanın bazı maddeleri üzerinde çalışacağını" bildirmiş, yeni başkan adayı olduğu söylenen ismet paşa'yı da bu çalışmaya davet etmişti. ismet paşa pek tabii bu daveti bekliyordu.
sofrada seçim heyecanı, seçim dedikoduları, yeni seçilenler, bu kez meclise giremeyenler hakkında konuşmalar sürüp giderken, mustafa kemal bıçağını eline aldı, doğruldu, derin bir nefes aldıktan sonra hafifçe tabağına vurarak: "efendiler" dedi ve mazhar müfit kansu'ya baktı...
o bakış karşısında mazhar müfit kansu, gazi'nin ne diyeceğini anlamıştı hemen.
zira atatürk o gece yapacağı konuşmasında bahsedeceği şeyi, 4 sene önce erzurum'da söylemiş ve not aldırmıştı mazhar müfit kansu'ya...
o alınan notları bir tek gazi, mazhar müfit ve bir de gazi'nin özel kalem müdürü süreyya bey biliyordu.
oysa o gece masada kimler yoktu ki;
ismet inönü, kazım özalp, mazhar müfit, ruşen eşref, ali fethi okyar, fuat bey, kemalettin sami paşa ve diğerleri...
işte şimdi sadece o 3 kişinin bildiği sırrı tüm dünyaya duyurma zamanı gelmişti.
evet, gazi tabağına vurarak "efendiler" dedi.
tekrar mazhar müfit kansu'ya bakarak konuşmasına devam etti.
kimseden çıt çıkmamaya devam ediyordu, ama herkeste bir şaşkınlık vardı.
gazi, tek tek herkesin yüzüne bakarak durumu kontrol ediyordu. şimdi sofradakiler yıldırım çarpmış gibi kalakalmıştı.
neden sonra, beyinlerinde şok yaratan bu haberi alkışlamak birilerinin aklına geldi ve yemek odası bir anda sanki patladı.
mustafa kemal uygun bir süre bekledikten sonra açıklamasını sürdürdü; "türkiye devleti'nin hükümetşekli cumhuriyet'tir.
bunu anayasa'mıza yarınki meclis toplantısında koyduracağız. hazırlıklarımızı birkez daha gözden geçirmemiz lazım."
işte 1899 yılında harp okuluna 1283 öğrenci numarasıyla kaydolan mustafa kemal'in tam 24 sene boyunca kafasında şekillendirdiği hayal, 98 yıl önce bugün böyle ilan edilmişti.