an itibariyle hissettiğim hissizlik. evet, hissedebildiğim tek şey, hiçbir şey hissedemediğim. peki, felsefe yapmayı bir kenara bırakıyorum; kimseyi bu başlık altında "n'oluyor lan?" durumuna getirmek istemiyorum. mutsuzluk illettir. sümük gibidir, yapışıverir. siz temizlemek için uğraşır, uğraşır ve uğraşırsınız. oysa yaptığınız tek şey, biraz daha sümüğe bulanmaktır. bu aşamadan sonra da ne yapacağını bilememektir. siz yapılabilecek en mantıklı şeyi yapmaya çalışmışsınızdır; ama başarı sağlayamamışsınızdır. bu sizin suçunuz mudur? evet, bir parça öyle tabi, kimseyi kandırmaya gerek yok. çünkü mutsuzluk bir seçim meselesidir; ve kimse o sümüğü gelip sizin üzerine yapıştırmadı.
günler geçer bu şekilde; haftalar, belki aylar. durumu benimsemiş kişi için bir ömür geçer elbette. zamanla alışılır bu duruma. alışma evresinde bir şey keşfedersiniz: tek buhranınız, kendi hayatınızdır. * alıştıktan sonra o sizin yaşam biçiminiz olmuştur; çok sevdiğiniz için üzerinizden hiç çıkarmak istemediğiniz kıyafetiniz gibi. ama dedim ya, alışılmıştır artık duruma; o yüzden o kıyafetin ne bokun içinde olduğunun da bir önemi yoktur.
size bir de sır vereyim: artık depresyondasınız, rahat bir nefes alabilirsiniz.
ben mi? ben o kıyafetimi kirli sepetine gönderdim, hem de yuvarlayıp basket atarak. sümük de böylece o sepetteki yerini almış oldu. bu kadar kolaymış demek ki...