Yulaf lapasinin en sevdigim hali sade olanidir. Kucuklugumuzde sık sık yerdik, annemden isterdik bazen. sonra nedense tamamen biraktik. Danimarka kulturunun bir parcasi oldugu icin ozellikle yuvalarda yemek aralarinda cocuklara servis edilen bir yemektir. Belki o yuzden biraktik buyuyunce, yetiskinlerin de yedigi bir kahvaltilik olmasina ragmen. Gecenlerde aklima dustu, tekrar yapmaya basladim. Ara sira sabahlari isbasi yapmadan yapip yiyorum.
Benim kullandigim tarif su:
- 1 desilitre yulaf ezmesi
- 1 desilitre süt
- 1 desilitre su
- biraz tuz
[Turkiye’de 1 desilitrelik ölcekler var mi bilmiyorum. 1 Desilitre 100 ml’ye tekabül ediyor.]
Bunlari, kucuk bir tavada orta-yuksek ateste kaynama noktasina getirdikten sonra, kisik atese getirip lapayi 2-3 dakika surekli karistirarak yapiyorum. Bu kadar. Eger pisirme suresini biraz fazla kacirmissam, lapayi kaseye aldiktan sonra birazcik süt ekleyip yediriyorum. sade haliyle bence super lezzetli oluyor, baska hic bir seye ihtiyaci olmuyor (bence). Babaannem ayri Bir tavada erittigi tereyagini lapanin uzerinde gezdirirdi, “boyle cokkk guzel oluyor” diyerek yerdi, rahmetlik. Ben tereyagsiz yiyor olsam da — yiyecegim butun yulaf lapalari babaannemin canina degsin.
Yulaf lapasi bir, bulgurlu süt corbasi iki, cocuklugumun sevdigim, ama artik cok yapilmayan tatlarindan. Bulgurlu süt corbasini ara sira annemden isterim, Yapar sagolsun. Evde annem disinda bir ben severim zaten, digerleri yemekten saymaz. Onun da tarifini alip ogrenmem lazim.