Corona salgını başladığından beri sadece kardeşimin evine 1 kez, yeğenimin evine 1 kez girdim.
Bahçelerinde oturup en fazla 10 kez muhabbet ettim.
Evime de gelen insan için 4 kez oldu desek yanlış olmaz. Bu sırada iki kez gelen sağlık ekibi acil müdahale için...
Şirkete de 5 kez gittim, çalışma arkadaşlarımın da çoğunu göremedim (çoğu evde çalışıyor, şirket herkese Lenovo thinkpad verip evden çalışın dedi) sosyal hayat olarak (sinema cafe bar restoran piknik park tatil gezme misafirlik vb) yaşamıyoruz desek yanlış olmaz.
Buna rağmen yalnız değiliz çok şükür.
Başımın tatlı belası hatun tüm bunlara rağmen asla yalnızlık hissettirmiyor.
Aksine, yalnız kalsam (örn: bir aylığına babasının memleketine gitse) odanın birini kendime ait bir yaşam alanına dönüştürmeyi düşünüyorum.
Bu kadar neden biriktiriyorsun? internette dünya kadar film müzik belgesel kitap var. Bu kadar DVD CD Blu-ray kitap müzik çalar, Blu-ray oynatıcı, Media player ses kolonu amfi kitap da ne?
Üstelik Amazon Netflix YouTube vb abonelikler de işin cabası. Tüm bunları sat diye kafamın etini yiyor hatun.
Bunun için odanın birini kendime ait bir dinlenme eğlenme çalışma alanı yapmayı, tüm bu ıvır zıvırı (hatun böyle tarif ediyor) odaya taşıyıp hatun karışmadan kendi kafama göre dekor ederek kendi istediğim bir kanepe, 55 inç bir qled TV kitap film vb için raf ünite aydınlatma ses sistemini dağıtma bu sırada odaya yalıtım yapma da hayali kuruyorum ama evin reisi kadın.
Diyeceğim...
Yalnızlığın kıymetini bilin.
Bazen yalnız olmasanız bile yalnızlığı istemek, özlem çekmek yalnızlık iyidir.
Biraz mazoşist olmak gibi görünse de özlem için yalnızlık istemek elinde ki olanın değerini bilmemek değil, sahip olduğunu daha fazla istemek ile alâkalı bir durumdur.