ayakkabılarının bağcığını içine soktu genç adam, dışarda kalırsa zira basıp düşerdi.
artık onun ayağını kaydıracak hiç bişey yoktu hayatında, diye düşündü.
her sabahkinden daha kıvırcık, her soğuk sabahtakinden daha pembe yanakları vardı bugün, o kahverengi taşlarla işlenmiş gözleri apayrı bakıyordu ve annesini paylaşacak kadar seviyordu.
günler, gözlerinde ki aşkı ve hırsı büyütmüştü, acilen arkadaşı aşkı olması gerekiyordu, çıktı evden arka sokağa doğru yöneldi, penceresinin altına gelip bağırdı seni çok seviyorum diye, sabah olduğunda artık arkadaşı da yoktu yanında.
okulun en üst katına çıktı, ayakkabının bağcığını dışarıya çıkardı, koştu ve aşağıya düştü.
öldü.