Çocukluğunda kendisini en çok etkileyen kişinin, öğretmen ve ilköğretim müfettişi dedesi ibrahim Olcaytu olduğunu...
*Çocukluğundan beri iyi bir matematikçi olduğunu... Henüz okula başlamadan halıların üzerindeki motifleri çarpıp bölerek matematik problemleri çözdüğünü... Lisede Kasap Enver lakaplı matematik hocasının yaptığı iki-üç dakikalık sınavlarda geçer not olan üç öğrenciden biri olduğunu...
| Çocukluğunda pazarda su sattığını, gençliğinde Almanya’da ekmek fırınında çalıştığını...
AŞKINDAN AĞACA TIRMANDI
| ilk abone olduğu derginin Doğan Kardeş olduğunu, tüm sayılarını biriktirdiğini ve kuzenleriyle hakimcilik oynarken bunları dava dosyası olarak kullandığını...
| Lise birinci sınıfta de Azeri ingilizce öğretmeni “Neden ‘he’, ‘she’den önce gelir, kim bilirse 10 vereceğim” diye sorduğu zaman, “Çünkü Adem Havva’dan daha önce dünyaya gelmiştir, ilk dünyaya gelen erkektir” diye yanıtladığını. Bu duruma isyan eden sınıfı ikna etmek için öğretmenin “Peki bir soru daha soracağım, onu da bilirse 10’u hak etsin mi?” dediğini, ikinci sorunun “Havva nasıl gelmiştir dünyaya?” olduğunu, “Adem’in kaburga kemiğinden” yanıtının sınıfın şaşkın bakışları karşısında ingilizce’den 10 getirdiğini...
| Lisede tutulduğu kızın evinin önündeki ağaca tırmandığını, kızın ailesinin endişe ve ısrarıyla aşağıya indiğini...
| Eşi Şule Perinçek’ten önceki sevgililerinin baş harfinin ‘S’ olduğunu ve meğerse hayatının aşkının ‘S’nin altındaki noktada gizli olduğuna inandığını...
BULAŞIK YIKAMAYA BAYILIR
| ilk çıkardığı gazetenin okul duvar gazetesi olduğunu...
| Ev işlerinden en çok bulaşık yıkamayı sevdiğini ve bunun sorumluluğunu üstlendiğini, misafir geldiğinin ertesi günü çocuklarının kendisine mutfakta yığılı olan bulaşıkları yıkamada yardım etmeleri için “radyoda maç dinleyerek keyifli keyifli bulaşık yıkayalım” sözleriyle ikna etmeye çalıştığını, en sonunda annesinin oğlunun bu durumuna dayanamayıp bir bulaşık makinası aldığını...
| Bulaşık yıkama alışkanlığının Tekirdağ ve Silivri cezaevlerinde de devam ettiğini, çünkü bulaşık yıkarken suyla uğraşmanın zihinsel bir rahatlama yarattığını ve bu şekilde o sırada üzerinde çalıştığı konu hakkında düşündüğünü...
| Deniz Gezmiş’le bilek güreşi yaptığını ama kimin kazandığını tüm ısrarlara rağmen bir türlü söylemediğini...
| Galatasaray’ın 14 sene sonra şampiyon olduğu 1987 yılında Ali Semi Yen’de yeni açık tribününde oturduğunu...
| En beğendiği futbolcunun, Hakan Şükür’ün önünü kestiği için Lukunku olduğunu...
| Pinponda da bir hayli iddialı olduğunu, Silivri Cezaevi’nde yapılan turnuvada pek çok kişiyi yendiğini...
| Tavla oynamayı da çok sevdiğini ve en çok yenildiği kişinin yazları tatil yaptığı Çökertme Motel’in sahibi Hasan Ayvaz olduğunu...
| Cezaevinde 5 litrelik su bidonlarını kullanarak düzenli spor yaptığını...
| Cemal Süreya’nın “Doğu, sen Aşilsin, bir tek topuğundan vurulabilirsin” diyerek kendisini Yunan mitolojisindeki Aşil’e benzettiğini...
KOPYA ÇEKMEYE iZiN VERiYORDU
| Kalem düşkünü olduğunu ve elinin alıştığı kalemi kaybetmekten hoşlanmadığını...
| Hafızasının çok kuvvetli olduğunu, ilkokul arkadaşlarının okul numaralarını halen ezbere hatırladığını...
| Türk dili konusunda akademik düzeyde araştırma ve çalışmalar yaptığını; dilin doğru kullanımı konusunda çok hassas olduğunu, hatta “ben bu dil yanlışını asla yapmam, bu kelimeyi bu şekilde asla kullanmam, tüm yazı ve konuşmalarıma bakabilirsiniz, bir tane bulamazsınız” diyerek Ergenekon davası duruşmalarında savunma kanıtı olarak sunduğunu... “içi yanmak” ve “canı acımak” deyimlerinin yanlış kullanımı hakkında makale yazdığını...
| Çocukları, yeğenleri ve torunlarıyla sabahlara kadar Gizli Hedef ve Kelime Oyunu başta olmak üzere çeşitli kutu oyunları oynadığını ve iddiasını tüm bu süre boyunca kaybetmediğini...
| En beğendiği Osmanlı padişahının, imparatorluk planını ilk tasarlayan olduğu için Yıldırım Beyazıt olduğunu...
| Hukuk Fakültesi’nde asistanken sınavlara gözetmen olarak girdiğinde, sınıfta alkış tufanı koptuğunu, çünkü kopya çekmeye izin verdiğini...
Apartman görevlilerinin çocukları oy veriyordu
|ilkokuldaki sınıf başkanlığı seçimlerinde kendisine en sık oy verenlerin apartman görevlilerinin çocukları olduğunu...
| Kuzey ve Güney Kore’yi birleştirmek için Paris’te kurulan uluslararası derneğin, 2008’de Ergenekon’dan tutuklanana kadar üç eş başkanından biri olduğunu...
| Avrupa insan Hakları Mahkemesi’ndeki davada savunmasını Almanca yaptığını...
| 90’lı yılların sonuna doğru Kıbrıs’a Rauf Denktaş’ı ziyarete gittiklerinde ViP ağırlamayı kabul etmediklerini ve mütevazı bir otelde kalmayı tercih ettiğini...
KOT GiYMEDi, SiGARAYA DÜŞMAN VE KAĞIT ATMADI
| Hayatında bir kez bile kot pantalon giymediğini...
| Sigaraya düşman olduğunu bunun için 12 Mart’ta Mamak cezaevinde bile parti kararı ile sigarayı yasakladıklarını. Hatta Ferit ilsever’in aktarımıyla: Mamak’ta Arka Hücrelerde ikişer kişi kalıyorduk. Ben Hasan Yalçın’la kalıyordum. Tabii ben de yasağa uydum, içmiyorum. Bir akşam Atıl Ant’ların kaldığı hücreye misafir oldum. Onlar içiyorlar. Bana da ikram ettiler. Çok hoşuma gitti. idare tutuklulara asker sigarası dağıtıyordu. Atıl’dan bir tane aldım. Gece yarısı, herkesin uykuda olduğu saatte içmeye karar verdim. Fakat kibrit yok. Hücrenin ilerisindeki masanın üzerinde bir kibrit kutusu gördüm. Ama almam mümkün değil. Hücre kapıları kapalı. Nöbet tutan askerden rica ettim: “Şu kibriti verir misin?” iki hücre ötemizden yükselen bir ses: “Ferittt!..” O saatte de denetliyor, Doğu Perinçek...
| iki tarafı da yazılmamış kağıtları asla müsvedde olarak kullanmadığını...
| Müsvedde olması için bir tarafı yazılı kağıtları biriktirdiğini ve özenle keserek sakladığını...
| Mamak cezaevinde, ziyaretçilerin getirdiği paraları harcamadıklarını, paraların Daşar Karadağ’da toplandığını ve 1974 yılında afla tahliye olunca bu paralarla “Halkın Sesi” Dergisini çıkardığını...
| Aynı şekilde Silivri Cezaevi’nde de idarenin verdiği kahvaltılıkların fazla olanlarını biriktirip, ziyarete gelen avukatlarla nöbet çadırına gönderdiğini...
MAViŞ ÇiÇEKLERiN BABASI
| Sokak simidine hep hasret olduğunu...
| Yemekleri ısıtmadan yediğini, buzdolabında kalan yemekleri yediği için kendisine evde “çöpçü balığı” dendiğini...
| Kağıt mendil çağında cebinde hâlâ ve hem de sürekli bez mendil taşıdığını, eşinin bez mendil bulmak için istanbul’un altını üstüne getirdiğini...
| Çocuklarına cezaevinden yazdığı mektupları “gözlerinin maviş çiçeklerinden öperim” diye bitirdiğini...
CENAZESiNDE BiLE TÜRKÜ iSTEDi
| Çok güzel mızıka ve saz çaldığını; sesi çok güzel olmasa da türkü dağarcığının çok geniş olduğunu, Karadenizli’ye hiç bilmediği Karadeniz türküleri öğrettiğini; yetenekteki vasatlığı işte bu dağarcık, coşku ve yanıklıkla dengelediğini...
| Tüm sazlı sözlü eğlencelerde kendisinden mutlaka istenen parçanın, Aşık Veysel’in “Keklik idim vurdular” parçası olduğunu ve bunu Aşık Veysel’den dinlediği gibi aynı edayla söylediğini...
| Cenazesinde çalınmasını istediği parçanın Kemaliye havası olan Dana Yedü Pezüğü, Hamamın Kapısı veya Oy Nana olduğunu...