insanın kendiyle başbaşa kaldığı an, yatağa yattığı zamandır. kendinle başbaşa kalır ve kendinle yüzleşirsin. yatağa yattığı an, kendinle konuşmlar başlar. çok çetin hesaplaşmalar, hayaller vs...
yatağımız bizim için en rahat yerdir. çünkü o yatak bizimdir ve ondan başka bir yatakta yattığımızda rahat edemeyiz. yatağımıza yatarız, aklımıza gelecek ilk düşünce sevdiğimiz kızdır. onunla birlikte olduğumuzu, sinemaya gittiğimizi, sahil kıyısında koşmayı , pamuk helva yemeyi... bu hayallerle kendimizi avuturuz ve mutlu oluruz. bu hayallerin en güzel yönüde, sevdiğimiz kızla hayalimizde bile olsa, cinsel ilişkiye girmeyiz. çünkü onu seviyoruz ve kıyamayız onun bir saçının teline bile dokunmayı. sevmenin en güzel yönüde budur zaten.
sevdiğmiz kızla ilgili hesaplaşmamız bittiği zaman, bir başka hayale dalarız, gelecekte ne olacağımız hakkında. hayallerimiz kimimizde muhendislik, kimi doktor kimi ünlü bir oyuncu kimi ise ünlü yönetmen... ben gece hep hayalimde kendimi yönetmen olarak görürüm. bana o kadar toz pembe geliyordu ki hayallerimde yönetmenlik; sanki beni hemen yönetmen yapacaklar bende filmimi çekip oscar alcam. şimdi bu bölümü okuyorum ve hiç bir şey hayallerimdeki gibi olmuyor.
insanlar kendiyle başbaşa kaldığı an hayaller hayalleri kovalıyor. bunuda en iyi yapabilceğimiz yer yatağımızdır. şunu da unutmamak gerekir hiç bir şey yatakta düşündüğümüz gibi olmuyor. ben şu ana yatağımda planladığım bir şeyi tam olarak uygulayamadım, illa bir eksiklik bir aksilik oluyor, ama yinede insanın kendiyle başbaşa kalıp yatağında hayal kurması güzel bir şeydir. her ne kadar gerçekleşmesede.