benedict anderson özet olarak der ki, bir milletin var olabilmesinin en önemli koşulları ortak dil ve tarih, paylaşılan kültür, coğrafya vs. falan değildir; nihayetinde bunlar kabilelerde, mahallelerde veya meslek odalarında bile var. hatta tüm bu ortaklıklara sahip olmalarına rağmen ayrılan milletler de var.
bir milletin var olması için gereken en hayati unsur diğer milletlerin var olmasıdır: diğer milletler var olacak ki kişi hangi kampa dahil olduğunu mukayese yoluyla 'hayal' edebilsin. milletler topluluğuymuş, birleşmiş milletlermiş, avrupa birliğiymiş; bu tür yapıların işlevleri milletler ötesi bir alan yaratmak değil, bilakis insan gruplarının milletler olarak tasnif edilmesini onaylamaktır. bu gibi kurumlar insanlığı milletler ötesine taşımak için değil, milletler hikayesini sürekli canlı tutmak için oluşturulmuştur. mesela insan hakları evrensel bildirgesi'nin ikinci maddesi ne der:
"Ayrıca, bağımsız, vesayet altında ya da kendi kendini yönetemeyen ya da egemenliği başka yollardan sınırlanmış bir ülke olsun ya da olmasın, bir kişinin uyruğu olduğu ülke ya da memleketin siyasal, hukuksal ya da uluslararası statüsüne dayanarak hiçbir ayrım yapılamaz." bu ne demektir? 'insan' denen yaratık (artık her ne ise) bir şekilde bir ülkeye aittir demek.
dolayısıyla milliyetçiliğin herkesi kapsaması eşyanın tabiatına aykırıdır ya da herkesi kapsayan şeye milliyetçilik denemez; başka bir kavram bulunması gerek ki bu da zaten bambaşka bir medeniyet demektir.