Kuşkusuz ideolojinin bireysel, sosyal; manevi ve pragmatist bağlamları vardır. Örneğin; kişisel olarak yakın hissettiği bir ideolojinin toplum düzeyinde gerçekliği aksak veya hayali olması durumunda kendisini de içeren toplumun yararına manevi ve kişisel yakınlığını bir kenara bırakıp pragmatist tarzda ideolojiler benimsenebilir.
Bu görece mistik yönelimli daha dar görüşlü kimseler tarafından anlaşılması güç bir çarpıklıktır. Fakat ulusal-toplumsal pragma bireysel yönelimlerin üstündedir. Çünkü ideolojiler özü itibarıyla bireyselliğe indirgenemez. Ama En nihayetinde bir ideoloji birey bazında yarar ve zarar uçlarını gerçeklik düzeyine getirebilir.
Buna en basit örnek Atatürkçülüktür. Kişi kendisi olarak sosyalist, liberalist; sağ, sol; ulusalcı, milliyetçi, anti-ulusalcı olabilir. Ancak içinde bulunduğu karşılıklı var etmeye ve sürdürmeye dayanan toplum, devlet düzleminde kişi öznel yönelimlerinden feragat ederek kendisi dahil toplum için faydalı plana, Atatürkçülüğe yönelir. Böylelikle halihazırda onu gözeten, gözetirken ilerlemeye teşvik eden, seküler ve manevi hususları gerçekçi olarak olanaklılaştıran bir öz/ortak fayda merkezinde buluşulur.
Dolayısıyla Türkiye'deki en zararlı veya yararlı ideoloji meselesi yoktur. Türkiye'de Atatürkçülük ideolojinin ihtiva ettiği anlam ve fiilden ötededir, bir sorunun evet veya hayır cevabı kadar nettir. Mümkün ve gerekli tek baz alma ve metodolojidir. Alternatifi olduğuna inanmak, beyhude bir şekilde zarar çemberinde koşuşturmaktır.